GİRİŞ

Çevredeki belirsizlik ve değişiklik durumu, organizasyonları sürekli olarak beklenmedik tehlike veya fırsatlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Organizasyonların varlıklarını devam ettirebilmeleri, bu tehlikelerden korunmalarına veya fırsatları değerlendirmelerine bağlıdır. İster tehlike olsun, ister fırsat beklenmeyen ve önceden sezilmeyen olaylar, organizasyonları plansız değişmeye zorlamakta ve hatta krize sevk edebilmektedir.

Akvaryumdasınız. Herkes sizi seyrediyor. O tarihi anda söylediklerinizi ne sizin, ne de başkalarının unutması mümkün olmayacak. Kontrolün elinizden çıktığını hissedeceksiniz. Elinizde duruma ışık tutacak sağlıklı veriler bulunmayacak. Kısa vadeye odaklanma zorunluluğunu hissedecek, panikleyecek ve tahmin yürütmeye mecbur olacaksınız. Daha sonra fırtınanın merkezine başkalarının da çekildiğini ve bunda bir ölçüde rolünüzün olduğunu düşünecek, sorumluluk duyacaksınız. Finansörleriniz, pay sahipleriniz, tedarikçileriniz, müşteriler, analistler, uzmanlar, çalışanlar, medya, sendikacılar, hukukçular... Veri yokluğu sürüp giderken, boşluğu söylentilerin doldurduğunu dehşetle fark edeceksiniz. Çevre ve güvenlik konusunda ne yaptığınız ve yapmadığınız artık herkesi ilgilendiren konulardır. Bu kabustan uyanmayı dilerken sorunun kuramsal düzlemden yerel, ulusal ve hatta belki uluslar arası boyutlara taşındığını fark edeceksiniz. Bütün dünyanın dikkati üzerinize çevrilmiştir.

Medyanın ve kamu oyununu kurumun iç işleri olarak algılanan alanın sınırlarını ne kadar hızlı aştıklarını algılamakta zorlanacaksınız. İletişim teknolojisi tamamen aleyhinize işleyecek. İnternette söylentiler saniyede yayılacak, şirkete telefonlar yağacak, medya yöneticiler o sırada düşman gibi görünecek.

Bunlar Nostradamus kehanetleri değil. Bugünün yöneticileri kendilerinden bir önceki kuşak yöneticilere oranla daha fazla krize maruz durumdalar. Gerçekte kriz hiç tanımadığımız kişilerin sizinle aynı iletişim araçlarını kullanarak kurumunuzu batmanın eşiğe nasıl getirildiklerini gösterir. İhtirasları, motivasyonları, kızgınlıkları, acıları artarda patlatır. Sonuç, şirket beklentilerinin antitezi gibidir. Çalkantı, akıldışılık, söylenti, alay, bilgi eksikliği, verilerle ilgilenme, kamuoyunda panik ve yöneticileri çıldırtacak şekilde söylentileri dinlememe!ve genellikle sorun olayın kendisi bile değildir.

 

1. BÖLÜM

KRİZ

1.1.Örgüt İle Çevre İlişkilerinin Tanımlanması

Örgütlerin karşı karşıya kaldıkları en önemli sorunlardan birisi de, yönetimin etkinleştirilmesidir. Yönetim başarılı olabilmek için, her türlü fırsat ve tehdide uygun stratejiler geliştirmelidir. Şunu da unutmamak gerekir ki; daha önceden başarılı olmuş bir yönetim biçimi, değişen çevre şartlarında yetersiz kalabilir.

Önceden Tahmin Edici Yönetim

Tepkisel Yönetim

Tatmin Edici Yönetim

Tutucu Yönetim



Yüksek Düşük

Esneklik Derecesi

Şekil 1: Boyutları biri örgütün çevresindeki değişme derecesini, diğeri ise örgütün esneklik derecesini yansıtmaktadır.

 

1.1.1. Tutucu Yönetim (Durgun Çevre ve Düşük Uyum)

Tutucu yönetim; az risk, resmileşmiş işlemler, fazla derecede yapı ve kontrole dayalı tarzı demektir. Tutucu yönetimi olan örgütlerin çok sabit amaçları ve oldukça merkezileşmiş yapıları vardır. Böyle örgütler, daha çok yönetimsel düzeye ve resmi kontrol sistemlerine önem verirler. Tutucu yönetim, az riskli bir yönetim tarzı olmasına rağmen, uzun dönemde önemli sorunlara yol açabilir.

1.1.2. Tepkisel Yönetim (Değişken Çevre ve Düşük Uyum)

Kısa dönemde, kriz kaynaklı problemlerle uğraşmaya meyillidirler. Tepkisel yönetim; çevredeki şartlar değiştikten sonra kısa vadede verilen tepkileri kapsar. Değişime karşı tepkisel yol, artık ihmal edilmeyecek önemli problemler ortaya çıkana kadar beklemeyi ve sonra şiddetli düzeltici önlemler almayı ima eder.

1.1.3. Tatmin Edici Yönetim (Durgun Çevre ve Yüksek Uyum)

Tatmin edici yönetim; üst mevki ye havale edilen problemlerle, daha fazla merkezileşmiş karar yapısı olan bir yönetim tarzıdır. Planlama ile karar verme, prosedür ve rollerin oldukça açık olarak tanımlandığı en üstte yoğunlaşmıştır. Değişim, endüstriye yetişebilmek için “yeterince iyi” hızda yapılmaktadır.

1.1.4. Tahmin Edici Yönetim (Değişken Çevre ve Yüksek Uyum)

Tahmin edici yönetim, gelecekteki şartlar ortaya çıkmadan önce böyle durumlarla başa çıkabilmek için, değişimin tanıtılması anlamına gelmektedir.

Bu yaklaşım; teknoloji, örgütlerde değişimin gerekli olduğunu anlamak ve planlı değişimi şimdiden başlatmaktır.

Kriz yönetimini uygulayan işletmeler, organizasyonun bütünlüğünü dikkate alarak, çevre ile olan ilişkisine, temel amaçlarına ve ileriye yönelik stratejik görüşlerine bağlı kalarak planlamalarını yaparlar. Krize hazırlıklı organizasyonlarda yöneticiler, iç yapıyla birlikte çevreyle ilişkileri temel nokta alırlar. Klasik yönetimin sadece fırsat arama düşüncesinden öteye giderek, bir organizasyonun kendi çevresine imkanla birlikte nasıl bir tehlike yaratacağını da araştırırlar.

İşletmeler dinamik bir çevrede faaliyetlerini sürdürmektedirler. Sürekli değişim gösteren çevresel koşullar, işletmelerin faaliyetlerini zaman zaman doğrudan, zaman zaman ise dolaylı şekillerde etkilemektedir. Bu değişen koşullar bazen işletmeler için tehdit içerirken bazen yeni fırsatlar getirebilmektedir.

İşletmelerin faaliyetlerini etkileyen en önemli faktörlerden birisi de ekonomik çevredir. Ekonomik çevredeki değişmeler sadece işletmeleri etkilemekle kalmaz aynı zamanda işletme faaliyetlerinin destekleyicisi olan tüketicileri de etkisi altına almaktadır. Değişim tüketici tercihlerinde de değişim yaratmakta onların satın alma alışkanlıklarını ve tercihlerini etkilemekte ve değiştirmektedir.

1.2. Stratejik Açıklık

Örgütlerde değişim-isteklilik krizlerine yol açan “stratejik açıklık”, dış çevrenin sürekli olarak değişmesi ile birlikte; yönetimin başarısız olmasından kaynaklanır.

Stratejik açıklığa neden olan faktörleri belli başlı alt grupta toplayabiliriz. Bunlar:

Eksik veya çevre analizi, Örgütsel esneksizlik, Yetersiz çevre desteği, Kaynakların yeterli ve uygun olmaması, Açık sistem karmaşasının aşırı basitleştirilmesi ile değişim sinyallerinin önemsenmemesidir.









1

Eksik açıklığa neden olan faktörleri inceleyecek olursak:

1.2.1. Eksik veya Yanlış Çevre Analizi

Uzun vadeli planlama; çevresel analiz elemanlarını içerir ve genellikle geliştirme sürecini oluşturan safhaları takip eder. Bununla beraber, strateji üzerinde etkili olabilecek bütün çevre verilerinin toplanıp gruplara ayrılabilmesi için, karmaşık teknik ya da haber alma sistemleri nadiren kullanılmaktadır.

Teknolojiyi tahmin etmede delphi ve zarf eğrisi gibi yöntemlerin kullanılması ile faydalı çevre analizleri yapılabilir. Ancak teknoloji; gelişimin tek kaynağı değildir. Analiz tahinleri, sosyal-davranışsal ve yapısal-örgütsel değişimleri de içermelidir.

Dış çevre analizinin tam ve doğru olarak yapılabilmesi için; haberleşmede eksikliklerle, bilgi toplamadaki yetersizlikler giderilmelidir.

1.2.2. Örgütsel Esneklik

Örgüt; yapısının esnekliği nedeniyle fırsatları değerlendirme ve değişikliklere uygun cevabı vermede yetersiz kalabilir ve sonuçta stratejik açıklık oluşur. Aslında karmaşık yapıları olan büyük örgütlerin, örgütsel esneksizlik sendromu vardır.

Örgütsel esneksizliğin en önemli sebeplerinden birisi de; tepe yönetiminin mevcut tutum ve felsefesidir.

12.3. Yetersiz Çevre Desteği

Örgütün yakın dış çevresinden (tüketiciler, satıcılar vb.) beklediği desteği görmemesi ve ek mali kaynaklar bulunmaması gibi nedenler stratejik açıklığa yol açar.

1.2.4. Kaynakların Yeterli ve Uygun Olmaması

Strateji geliştirme sürecinin en kritik basamağı, kaynak değerlendirmesidir. Kaynakların yeterli ve uygun olmamasının yarattığı stratejik açıklık; örgütün önceden belirlenmiş hedeflere ulaşmasını güçleştirir.

1.2.5. Açık Sistem Karmaşasının Aşırı Basitleştirilmesi

Stratejik açıklığın en önemli nedenlerinden birisi de; dış çevre ile basit bir sebep-sonuç ilişkisini kurarak strateji oluşturmaya çalışmaktır. Oysa; oldukça karmaşık bir yapıya sahip olan çevre ile örgüt arasındaki karşılıklı bağımlılık ve etkileşim vardır.

1.2.6. Değişim Sinyallerinin Önemsenmemesi

Etkin çevre analizi, bir seri değişim sinyalleri ortaya çıkarır. Ancak; örgütler ya da bireyler bu değişim sinyallerine pek önem vermezler. Bazı durumlarda, çevre analizi bu sinyalleri doğru okumada yetersiz kalırken; bazı durumlarda ise değişim sinyalleri çok güçlü olmasına rağmen ihmal edilir. Ortaya çıkan stratejik açıklığın düzeltilmesi zordur. Çünkü geç kalınmıştır.

1.3. Krizin Tanımı Ve Özellikleri

Kriz kelime anlamı itibariyle “bir işin, bir olayın geçtiği karışık safha”, “içinden çıkılması zor durum”, “birdenbire meydana gelen kötüye gidiş yönündeki gelişmeler ve tehlikeli an” demektir. Kriz genel anlamda düzgün olmayan, reform gerektiren istikrarsız bir durumdur. Bir örgütün rutin sistemini bozan ve aniden ortaya çıkan herhangi bir acil durum olarak tanımlanabilir. Krizin genel olarak sözlük anlamı şöyledir; Önemli bir değişme veya gelişme olduğunda iyileşme veya yok olmaya yönelik olarak ortaya çıkan rahatsızlıktır.

Kriz kelimesinin Çince’de iki harfle yazılması çok ilginçtir. Bu harflerden biri “tehdit”, diğeri “fırsat” anlamına gelmektedir. İşletmeler sürekli olarak beklenmedik değişmeler ile karşılaşırlar. Bu değişmelere gösterilen uyum onların başarılı ya da başarısız uyum planlarının bir sonucudur. Bir tehlike karşısında başarılı stratejiler geliştirerek korunmakta ya da fırsatları değerlendirerek büyümektedir.

Kriz, Yunanca “karar” anlamına gelen Krisis kavramından gelmektedir. Bu öznel bir karar anını değil, bir sürecin içinde bir durumdan diğerine geçiş başlarken ortaya çıkan bir karar ya da kararsızlık anını ifade etmektedir. Kriz içindeki şey eskisi gibi olmaz, ama henüz yeni oluşumu da kavuşmamış, hatta yeni oluş belirgin bir hale bile gelmemiştir, hatta gelişmenin olası yönü belli bile değildir.

Barton’a göre, kriz, negatif sonuçlar doğuran önemli ve tahmin edilemeyen olaydır. Bu olay ve sonucu, organizasyona, çalışanlara, ürünlere, finansal duruma ve firma imajına önemli derecede zarar verebilir. Problemler, sınırlı zaman çerçevesi içerisinde, halkın dikkatini çekmeden ve organizasyonda insan kaynakları azalmasını gerektirmeden sürerler. Bunun tersine, krizin büyüklüğü ve şiddetini kavramak kayda değer bir zaman alabilir, yönetim sadece organizasyonun bölümlerine güvenmekle kalmaz, dışarıdan danışmanlık yardımı alabilir. Kriz sınır tanımaz. Şirketler, kar amacı gütmeyen kuruluşlar, hükümet kuruluşları, kooperatifler, ibadet edilen yerler ve aileler krizden zarar görebilirler. Krizin etkisi, krizin organizasyonla ilişkisi anlaşılmaya çalışıldığında az da olsa azaltılabilir.

Krize yönetim problemi olarak bakarsak kısaca; beklenemeyen, önceden sezilemeyen, çabuk ve acele cevap verilmesi gereken, örgütün önleme ve uyum mekanizmalarını yetersiz hale getirerek mevcut değerlerini, amaçlarını ve varsayımlarını tehdit eden gerilim durumudur.

Kaos, bir organizasyona en iyi sonuçları getirebilir mi? 1982 yılında Johnson&Johnson Tylenol adlı ürünün zehirlenmelere yol açması ile krize girmişti. Bu olay Kennedy suikastından o tarihe kadar basında en çok yer alan haber oldu. Şirket yöneticilerinin oluşturduğu kriz yönetim ekibi böyle bir problem için hazırlıklı oldukları için durumu çok iyi yönetip birçok uzmanın takdirini almışlardır. Bu sayede kriz yönetiminin gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bugün Tylenol krizden önceki pazar payına ulaşmış durumdadır.

Ya da krizler en kötü şekilde mi sonuçlanır? Bazen de kriz durumu olabilecek en kötü yönetim biçimlerini ortaya çıkarır. 1986 sonunda olan Challenger kazasından sonra NASA tarafından kazayla ilgili hiçbir açıklama yapılmamıştır. Bu durum halk, medya ve hükümet arasında olumsuz fikirlerin doğmasına neden olmuştur. Güney Kaliforniya Üniversitesi profesörlerinden kriz yönetimi uzmanı, Ian I. Mitroff bu kriz üzerine şöyle demiştir: “Tüm büyük krizlerin sebebi insan ve teknik unsurların karışımıdır. Bu felaketin ana sebebi de hatalı bir contadır. Ufak bir mühendislik tasarım hatası bu felaketi doğurmuştur. Yine de kazanın asıl çökelten nedeni tekrarlanan uyarı sinyallerini bile bile engelleyen bürokratik organizasyondur.”

1.4. Kriz Türleri

Lockhead Martin Firmasının (ABD) tepe yöneticisi Norman Augustine iş dünyasındaki kriz türlerini şöyle tanımlamaktadır:

 

1.4.1 Ürün Krizleri (Product Crises)

Yönetimin kontrolü dışında gelişen krizlerdir. Bir bira şişesinde fare bulunması gibi.

1.4.2. Kazalardan Doğan Krizler

Uçak kazaları gibi ölümle sonuçlanan krizlerdir. Bu kazaların çoğunun teknolojik olduğu görülmektedir. 1967’de Applu Uzay aracı yangını, 1979’da Three Mile İsland’daki nükleer reaktör kazası, 1986’da uzay mekiği Challenger faciası. Bunlar teknolojik mühendislik hatalarıdır.

1.4.3. İşçi-İşveren Uyuşmazlıklarının Neden Olduğu Krizler

1.4.4. Finansal Zorlukları Ekonomik Koşulların Yarattığı Krizler

1.4.5. Rehine Krizleri

Uçak kaçırma, adam kaçırma gibi eylemlerin yarattığı krizler.

Yöneticiler plan hazırlamak için krizlerin türlerini iyi bilmek zorundadırlar. Birçok tip kriz vardır. Örneğin; bilgisayar sisteminde çökmeler, rakiplerin şirketi ele geçirmesi, çevresel kazalar (kimyasal gaz sızıntısı, patlama), fabrika yada şirket binası çevresinde silahlı saldırı, beklenmeyen istifalar, müşterilerin protestoları, çalışanların grevleri, ani pazar dalgalanmaları, ekonomik sarsıntı, doğal felaketler (sel, deprem, yangın), rakiplerin hazırladıkları kritik reklam kampanyaları, iş kazaları yada üretimdeki hatalar nedeniyle üretimin aksaması...

Ölümcül Hastalıklar

Deming’e göre, şirketleri krize sürükleyebilen çeşitli ölümcül hastalıklar vardır. Bu hastalıklar Batı dünyasındaki çoğu şirkete bulaşmış durumdadır. Saygın bir ekonomiste (Carolyn A. Emigh) bu ölümcül hastalıkların tedavisinin, Batı yönetiminin baştan başa yeniden yapılanmasını gerektireceğini söylemiştir.

Ölümcül Hastalıkların Listesi :

    1. Kararlı, tutarlı bir amacın olmayışı.
    2. Kısa vadeli karların öncelikli olması.
    3. Performans değerlendirmesi, beceri seviyesi veya yıllık yeniden gözden geçirme.

Performans değerlendirme teknikleri yerine geleceği düşünülen ve Deming tarafından tavsiye edilen teknikler şunlardır:

4. Yönetimin Hareketliliği

5. Şirketi sadece görünür rakamlarla (parayı sayarak) yönetmek.

1.5. Krizin Kaynakları

Krizler ani olarak veya kendini hissettirerek ortaya çıkar. Ne şekilde olursa olsun, işletmelerin krizle karşılaşmalarının temel nedeni, rekabetin acımasız koşullarında geri kalmalarıdır. Bu temel neden çeşitli faktörlere bağlıdır. Krize neden olan faktörler işletme dışı faktörler ve işletmenin kendi yapısal sorunları olmak üzere iki temel grupta toplanabilir. Bu iki temel grubun kriz yaratma durumu Şekil 1’de görülmektedir.

Nedenler Kriz Tepkiler

 

 

 

 

Şekil 2 : Kriz Oluşumu (Kaynak : TÜZ, s.4)

1.5.1. Dış Çevre Faktörleri

Krize sebep olan dış çevre faktörleri, işletmenin dışında kalan ve tamamıyla kontrol edemediği faktörlerdir. Belirsizlik ve karmaşıklık arttıkça, kriz ihtimali de artmaktadır. Ancak krizin çevreden kaynaklanması konusunda, işletmenin çevreye bağımlılığının ve çevrenin işletme üzerinde kontrolünün düşük veya yüksek olmasının önemli bir payı olduğu söylenmelidir. İşletmede krize yol açacak çeşitli çevre faktörleri aşağıda belirtilmiştir.

    1. Tabii felaketler
    2. Genel ekonomik belirsizlik ve dalgalanmalar

¾ İşletmenin faaliyetlerini doğrudan etkileyen amiller:

- İşletmenin faaliyetlerini dolaylı olarak etkileyen amiller:

· Enflasyonist etkilerle yatırımların azalması, karlılığın düşmesi,

· Kredi darlığı ve kaynak yetersizliği sebebiyle işletmelerin büyüme gücünün azalması,

· Politik çalkantılara bağlı olarak talebin frenlenmesi ve dolayısıyla üretimin düşmesi,

· Grev, lokavt gibi anlaşmazlıkların ortaya çıkması.

Aslında işletmenin tüm sorunları temelde insan problemlerine dayanır. Bazı sorunlar kişilerle başlayıp kişilerle biter. Kişilerle ilgili olmayan etkenler de mesele yaratır, ama kriz süreci içinde, hatta krizin belirgin nedenleri ortadan kalktıktan sonra bile, kişiler üzerindeki olumsuz etkileri sürdüğünden, genel olarak kuruluş üzerindeki baskıları önemlidir. Temel sorun dış çevre faktöründen kaynaklanarak başlasa da daha sonra örgüt içinde bir probleme dönüşmüştür.

    1. Teknolojik yenilikler
    2. Hukuki ve politik düzenlemeler
    3. Sosyo-kültürel faktörler
    4. Güçlü rekabet

1.5.2. Örgüt İçi Faktörler Ve Başarısız Yönetim

İşletmelerde krizin ortaya çıkmasına yol açan ikinci önemli alan, örgüt içi yetersizlik ve problemlerdir. Gerçekte dış çevre tamamıyla kontrol edilemez ve tahmin edilemez değilse, başlangıçta dış çevreden kaynaklanıyor gibi görünse bile, işletmenin krize düşmesinde örgüt içi faktörlerin etkili olduğu iddia edilebilir. İç çevre faktörlerini altı grupta toplamak mümkündür.

    1. Tepe yöneticilerin yetersizliği : işletmelerin krize düşmelerinde en önemli faktör, üst kademe yöneticilerin kabiliyetsiz ve yetersiz olmalarıdır. Bunlar;

b)Bilgi toplama ve tecrübe

c)Yönetimin değerleri

d)İşletmenin tarihi geçmişi ve tecrübeleri

e)İşletmenin hayat safhası

f) İşletmenin diğer özellikleri : Yönetimin merkezileşme derecesi, işin özellikleri, mal ve hizmetin türü ve çeşitliliği, yapı esnekliği, bilgi akışı ve karar verme gibi özellikleri, krizin ortaya çıkmasında etkili olabilir.

İşletmenin yönetiminde iç dengenin sağlanması ve karmaşık atmosfer içinde bir yönetim sağlanabilmesi için; teşvik edici ortamın geliştirilmesi, yöneticilerin çalışanlara örnek olması ve görünür yönetim uygulanması gereklidir. Etkin bir liderlik için yöneticiler, astların sorununa olduğu kadar onların işletme sorunlarını çözülmesi konusundaki fikirlerine önem vermeli, uygulamalı, yetkilerini iş takımlarına devrederek yatay yönetim sistemi oluşturarak dikey bürokrasiden uzaklaşmalıdır. Ayrıca, yeniliği sevmeli ve çalışanlara yeniliğin bir zorunluluk olduğunu anlatmalıdır.

Krizin örgüt içi ve örgüt dışı nedenlerini Teknik/Ekonomik ve Sosyal/Örgütsel açıdan şöyle bir çizelgede inceleyebiliriz:

Tablo 1 : Krizin örgüt içi ve örgüt dışı nedenleri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1.5.3. Krizin Ortaya Çıkmasında İç Ve Dış Çevre Etkileşimi

Hem krizin ortaya çıkmasında, hem de krizin şiddetinde işletmenin iç ve dış çevre faktörlerinin etkileşimi önemli rol oynar. Bu etkileşimin üç önemli boyutu bulunmaktadır.

a) İşletme ile çevre arasındaki bağımlılığın

b) Kriz durumunun olumlu veya olumsuz algılanması

c) İşletmenin değişikliklere karşı hassasiyeti

Bu belirleyiciler, kriz durumunu teşhis etmede kullanılabilir ve ayrıca krizle ilgili hipotezler geliştirme imkanı da verebilirler. En şiddetli krizler; işletmenin dış çevresinin kontrolü düşük, hassasiyetinin yüksek ve değişen durumun fırsat olarak değil, tehdit olarak algılandığı durumlarda meydana gelecektir. Tersi durumlarda ise, kriz hafif olacak ve işletmenin cevap verme imkanı artacaktır.

Yine bu üç boyuttan hareketle bazı genellemeler yapmak mümkündür;

· İşletmenin amaç ve ihtiyaçları ile dış çevresinin arzettiği şartlar arasında daha iyi bir uyumun olması, onun krizle karşılaşma ihtimalini azaltır.

1.6. Kriz Sürecinin Safhaları Ve Sonuçları

1.6.1. Krizin Oluşma Safhaları

Kriz süreci, krizin gelişim dönemi, kriz dönemi ve krizin sona ermesi olmak üzere üç aşamadan oluşur.

 

1) İç ve Dış Değişiklikleri Fark etmeme (Körlük)

İlk safha işletmenin dış çevrede meydana gelen değişme ve gelişmelerden hiç haberdar olmaması ya da teşhis etmede ve tanımlamada yetersiz kalmasıyla başlar. Olayları önceden sezmek ve tahmin etmek zorlaşmıştır.

Etkili haberleşmede zayıflamalar, örgüt yapısının geçerliliğini kaybetmeye başlaması, amaçların açıkça tanımlanmaması, eskimiş yönetim süreçleri ve ehil olmayan elemanların sayısında artış, bu problemlerden bazılarıdır. Daha çok işletmenin niteliğine yönelik olan bu tür problemler, yönetim kademelerinde yer alır ve alt kademelere yansımaz.

Bu safhada daha çok işletmelerin örgüt yapısı ve süreçlerin geliştirilmesi gerekir. Bilgi toplama ve analiz etme yöntemlerinin gözden geçirilmesi, yapının esnek hale getirilmesi, amaç belirleme ve karar alma süreçlerinin güçlendirilmesi lazımdır.

2) Harekete Geçmeme (Atalet)

Krizin ortaya çıkmasında ikinci safha, başarının düşmesine veya bozulmasına rağmen, herhangi bir faaliyetin olmamasıdır. İşletmeler, beklenmedik olaylar karşısında, yeni faaliyetlere yönelme ihtiyacı hissetmezler. Bunun üç önemli sebebi bulunmaktadır:

    1. Ortaya çıkan tehlike ve fırsatların geçici olabileceği düşüncesi ve dolayısıyla “bekle gör” politikasının cazip görünmesi,
    2. Değişikliğin mevcut dengeyi bozacak olması, dolayısıyla pahalıya mal olacağı veya yeni problemler çıkaracağı endişesi,
    3. Geçmiş başarıların mevcut politika ve uygulamalarla kazanılmış olması sebebiyle yöneticilerin mevcut faaliyetlere bağlı kalma eğilimi.

Ancak zaman geçtikçe, yönetim başarısızlığı fark etmeye başlar. Bu zorlanma, giderek masrafların artması, kaynakların yetersizleşmesi, amaçların gerçekleşme oranının düşmesi gibi ölçülebilir hale gelebilir.

Bu noktada işletme içinde liderliğin rolü ve önemi artmaya başlar. Tehlike ve fırsatların geçici olup olmadığını belirlemek, değişikliğin kısa ve uzun dönemde işletme üzerinde yapacağı etkileri tahmin etmek, liderliği ön plana çıkarır.

3) Yanlış Karar ve Faaliyetler

Bu safhada, çevredeki değişiklikler ve iç problemlerin yorumlanmasındaki belirsizlikler, yönetimin yapması gereken davranışın yönü konusunda, yöneticiler arasında hakim bir görüşün oluşmasını önler. Geleceğe yönelik olma, belirsizlik ve risk, karar alternatiflerini çoğaltır. Kişisel yorumlar ve sezgiler ön plana çıkar. Bu durum ise, yöneticiler arasında fikir birliği sağlamayı zorlaştırır.

İşletmeler, genellikle uyum sağlamak için, masrafları kısmak, ödemelerde kesinti yapmak, örgütün yapısını gözden geçirerek yönetimin kontrolünü arttırmak gibi yanlış cevap verme eğilimindedirler. Böylece örgütte merkezileşme başlar. Kararların merkezileşmesiyle birlikte, daha az ve eksik bilgi sağlanması ve gerilimin artması, kararların niteliğini bozar. Başarısızlığın ölçülebilir hale gelmesi, gizliliği arttırır ve koordinasyonu zayıflatır. Ayrıca yöneticiler, alt kademelerden gelen şikayet ve ikazları önemsemezler. Bu durum krizin ortaya çıkmasının hem sebebi hem de sonucu olur.

Bu safhada verilmesi gereken cevap, doğru ve tam bilgi toplamaya özen göstererek, uygun stratejiler seçmektir.

4) Kriz

Bir işletmenin, ilk üç safhadaki gelişmeler olmaksızın beklenmedik bir şekilde dördüncü safhayla karşılaşması mümkündür. İlk üç safhada problemler başarısız bir şekilde cevaplandırılmışsa ve değişikliklere uyum sağlanamamışsa, kriz ortaya çıkar ve yönetimde kızgınlık ve telaş yer alır. Genellikle planlama yapmak gereksiz görülmeye başlar. İşletme içindeki gerilim alt kademelere doğru yayılır. Böylece örgüt iklimi bozulur. Herkes çok çalışır, ancak başarı bir türlü gerçekleşmez.

Bu safhada verilecek en önemli cevap, geniş çaplı bir reorganizasyon yapmaktır. Personel, yapı, süreç, değerler, ideoloji, amaç ve stratejilerde devrim niteliğinde bir değişiklik yapmaya ihtiyaç vardır. İşletmenin mevcut değerleri, amaçları, varsayımları gözden geçirilmeli, kısaca örgüt kültürü değişikliklere kolayca uyum sağlayacak şekilde açık hale getirilmelidir. Daha esnek ve modüler bir yapı oluşturulmalıdır. Bu safhada ayrıca yönetim ve örgüt geliştirme faaliyetlerine ağırlık verilmelidir.

5) Çözüm veya Çöküş

Bu safha işletmenin içine düştüğü krize cevap verebilmek için son şansıdır. Yöneticiler uygun stratejiyi seçmeli, amaçları oluşturmalı ve değişikliği başlatmalıdır.

Son safhada da krize uygun cevaplar verilmezse, işletme için problemlerin çözüm ihtimali kalmaz ve zaman içinde çöküş kaçınılmaz hale gelir. İşletmede sermaye yetersizliği, pazar payında düşme, tecrübeli ve uzman elemanların uzaklaşması gibi ciddi ve somut problemler çıkar.

1.7. Krizin Sonuçları

Bir kriz durumu hem olumlu hem de olumsuz olarak görülebilir. Kriz durumu ister olumlu ister olumsuz olarak algılansın, örgütte daha önceden planlanmamış bir değişikliği gerektirir.

Plansız değişme, krizin beklenilmeyen boyutunun bir fonksiyonudur. İç ve dış çevrede oluşan beklenilmedik değişiklikler, işletmeyi mevcut yöntem ve tecrübelerin dışına çıkmaya zorlar. Kriz durumunun kendi özellikleri ve ona cevap niteliğindeki plansız değişmenin bir sonucu olarak, işletme ve çalışanları üzerinde aşağıdaki gibi birçok olumsuzluklar ortaya çıkabilir.

a) Çabuk Karar Alma Zorunluluğu

Çabuk karar alma ihtiyacı, her şeyden önce, yöneticilerde yoğun bir şekilde çalışmayı gerektirir. Acil kararlar hızlı bilgi akışını, bölümler arası ilişkileri, yatay ve çapraz ilişkileri gerektirir. Geleneksel örgüt yapısı içinde bu ihtiyaca çoğunlukla cevap verilemez. Bunun sonucu olarak, eksik bilgilerle veya yanlış ve çelişkili verilerle karar almak durumunda kalınır. Ayrıca kişiler ve gruplar arasında güvensizlik ve anlaşmazlıklara neden olur. Bu durum da bilgi akışı için gerekli olan iş birliğini engeller.

b) Kararlarda Merkezileşme Eğilimi

Kriz süresince bilgi toplama kabiliyetinin azalması ve rutin faaliyetlerle standart programların dışına çıkma gereği, yönetimde hem karar alma hem de kontrolün merkezileşmesi sonucunu doğurur. Rutin faaliyetlerin dışına çıkma zorunluluğu, örgüt yapısını ve kabiliyetlerini yetersiz duruma düşüreceği için tepe yönetimin alt kademelere olan güveni azalır ve başarısızlığa karşı bir tedbir olarak kararları merkezileştirir. Karar sürecine katılım azalır.

c) Örgütte ve Çalışanlarda Gerilimin Artması

Kararlara belirli kişi veya grupların katılması, bu kişi ve grupları sorumluluk, güven ve karşılıklı yardım ilişkileri açısından diğerlerinden farklılaştıracaktır. Bu farklılaştırma, bu kişi ve gruplarda başarısızlıktan sorumlu olma duygusu sebebiyle gerilimi arttırırken, diğer kişi ve gruplar arasında çatışma da doğurabilir. Gerilim giderek alt kademelere ve tüm örgüte yayılır ve şiddetlenir.

d) Zihni Süreçlerin Daralması ve Kararların Niteliğinin Bozulması

Kriz süresince kişiler gerilim altında kaldığı ve kısa zamanda karar alınması gerektiği için üyelerde zihni süreçlerin kullanımında zayıflama görülür. Karar alma, analiz yapma ve tahmin etme gibi süreçlerde rahatsızlıklar ortaya çıkar. Hesap hataları, daha az fikir üzerinde durma ve belirli problem üzerinde yoğunlaşma gibi. Şiddetli krizler, yöneticileri önemli ama daha az muhtemel kararlar almaya yöneliktir. Özellikle krize cevap vermede muhtemel başarısızlığın sorumluluğunu dağıtmak ve örgüt içi çatışmaları azaltmak için herkesin kabul edeceği çözümler bulma sonucunu doğurur.

 




Telaş-Heyecan Bireysel Stres Kognitif

Süreçlerde

Daralma

Çabuk






Karar Eksik Merkezileşme Örgütsel Kararların Uyum

Alma Bilgi Eğilimi Stres Niteliğinin Kabiliyetinin

Gereği Bozulması Zayıflaması



Yapının Yetersiz- Başarının

leşmesi, Amaç Azalması

ve Değerlerde



Değişme İhtiyacı Amaçların Tanımlanmasında

Güçlükler

 

 

Şekil 3: Krizin Örgüt Üzerindeki Olumsuz Sonuçları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2. BÖLÜM

KRİZDEN KAÇINMADA KULLANILACAK YÖNETEMLER

2.1 Krize Karşı Planlama

Değişim katsayısının yüksek olduğu dönemlerde plan yapmanın güç olduğu düşüncesiyle planlamadan uzaklaşmak doğru değildir. Kriz daha çok planlama eksikliğinden doğar. Belirsiz dönemlerde strateji belirlemek önemli bir avantajdır.

Kriz planlaması iki yönlüdür. Bir yandan durumun tekrarlanmaması için önlemler alınırken, diğer yandan, beklenmeyen bir sorun ortaya çıktığında derhal uygulanacak işlemler saptanır. Planlama aşamasında çoğu şirket aşırı planlama gibi bir hataya düşerek hiçbir zaman gerçekleşmeyecek durumlar için ayrıntılı planlar, yöntemler geliştirir. Ancak, krize karşı planlama geniş tutulduğunda, sonuç beklenenin tersine, verimsiz olmaktadır.

Krize karşı planlamanın en önemli özelliği, belirsiz şartlarda yapılmasıdır. Şu temel aşamalardan geçerek gerçekleşir;

Tablo 2: Krize hazırlıklı şirketlerle hazırlıklı olmayanlar arasındaki farkları göstermektedir.

Bileşik modelin aşamaları

Krize Hazırlıksız Şirketler

Krize Hazırlıklı Şirketler

4. Strateji

  • Geleneksel stratejik yönetim
  • Hayatta kalma ve büyüme odaklılık
  • Sınırlı hedefler
  • Kriz yönetiminde çoğunlukla reaktif strateji
  • Hiçbir kriz yönetim stratejisi yok
  • İsabetli tahminler
  • Gelişme ve öğrenme odaklı
  • Ortak hedefler
  • Reaktif, proaktif ve interaktif stratejiler
  • Krizin aşamalarına göre stratejiler

3. Yapı

  • Kriz yönetimi için özel bir yapı yok
  • Kriz yönetimi için özel mekanizmalar yok
  • Planlamanın klasik tanımlanması
  • Etkili kriz yönetim ekipleri
  • Özel ödül, görev ve eğitimler

Gelişmiş zaman ve alan kavramları

2. Kültür

  • Hatalı rasyonalizasyonlar çok sık kullanılır (krize hazırlıklı olanlara göre yaklaşık 7 defa daha fazla)
  • Kültürel bağlardan haberdar değil
  • Çoğunlukla bilinçsiz
  • Hatalı rasyonalizasyon kullanımları çok az
  • Kültürel bağların önemini kavramış
  • Bilinçli, tecrübeli
  • 1. Felsefe

    • Yaşam için sürekli bir arayış, ego tatmin etme
    • Endişeye karşı güçlü savunma mekanizması
    • Problemleri bulmayla ilgilenme
    • Endişeyi benimsemede yeterli savunma mekanizması

     

    1 ve 2. profilleri, sırasıyla, en iyi krize hazırlıklı ve en kötü krize hazırlıksız organizasyonların profilleridir.

    Profil 3 ise dört unsurdan üçünde, güzel bir kriz planı hazırlığı, güzel bir kriz yönetim kültürü ve güzel bireysel karakter biçimi, iyi skor alan organizasyon tipidir. Aslında bu tehlikelidir, çünkü dört taneden üçünde başarılı olmak yeterli değildir. Krizler yapı itibariyle komplekstirler, anında karar vererek hareket etmek artık yeterli gelmemektedir, önceden belirgin bir eğitim ve organizasyon çapında bir plan hazırlığı yapılması gerekir.

    Bu profil için çeşitli yorumlar yapılabilir. Belki üst yönetim kriz yönetim yapısının gereği konusunda ikna olmuştur, fakat henüz böyle bir yapı kurulmamıştır. Profil 3, Johnson&Johnson için güzel bir profil olabilir. Johnson&Johnson kültürü hem müşterilerine hem de çalışanlarına karşı son derece sorumlu davranmıştı, fakat iki Tylenol krizi süresince de kriz yönetim ekibi mevcut değildi.

    2.2. Kriz Öncesi Organizasyonel Değişim

    Larry E. Greiner, organizasyonların zaman içinde ne gibi evreler geçirdiğini ve bunların her birinin yönetim uygulamaları ve organizasyon yapısını nasıl etkilediğini beş safhalı bir modelde açıklamıştır. Büyüme safhalarından geçerken işletmeler hep krizli dönemleri aşmak zorundadırlar. Bu safhalar aşağıda özetlenmektedir.

    Tablo 3 : Organizasyonel büyümenin 5 safhası

    Kategoriler

    SAFHA 1

    SAFHA 2

    SAFHA3

    SAFHA 4

    SAFHA 5

    Yönetimin dikkat yoğunluğu

    Yapma/satma

    Faaliyet verimliliği

    Pazar genişlemesi

    Örgüt sağlamlığı

    Problem çözme ve yenilik

    Organizasyon yapısı

    İnformal

    Merkezi fonksiyonel

    Merkezkaç, coğrafi

    Hat/kurmay ve mamul grupları

    Ekiplerden oluşan matriks

    Üst yönetim stili

    Bireysel/ girişimci

    Yön verici

    Delege edici

    Dışarıdan izleyici

    Katılımcı

    Kontrol sistemi

    Pazar sonuçları

    Standartlar ve maliyet merkezleri

    Raporlar ve kar merkezleri

    Planlar ve yatırım merkezleri

    Müşterek amaç oluşturma

    Ödüllendirme

    Mülkiyet

    Ücret ve mükafat artışları

    Bireysel pirimler

    Kar payı, hisse senedi

    Grup primleri

    Büyüme

    Yaratıcılık yolu ile

    Yönlendirme ile

    Delegasyon yolu ile

    Koordinasyon yolu ile

    İşbirliği yolu ile

    Kriz

    Liderlik krizi

    Özerklik krizi

    Kontrol krizi

    Kırtasiye krizi (Bürokrasi)

    ?

    2.2.1. Değişim Mühendisliğinden Yararlanmak

    Sürekli değişim iş dünyasının yaşam tarzı haline geldi. Bugün artık rekabet gücümüzü koruyabilmek için, yalnızca şimdi nasıl bir performans göstermeniz gerektiğine değil, yarında rekabet gücünüzü yitirmemek için neler yapmanız gerektiğine dikkat etmenizi gerektiriyor. Bugünü ve geleceği aynı anda yönetmeyi bilmelisiniz. Bunlardan yalnızca birine odaklanıp diğerini göz ardı etmek, size başarısızlığı getirecektir.

    Eğer bugün şirketinizi daha hızlı karar verecek ve müşteriye daha duracak şekilde organize edemezseniz, elinizdeki pazar payını daha hızlı davranan bir rakibinize kaptırabilirsiniz. Eğer bugün sahip olduklarınızın büyüsüyle yeniklikler yaratmayı ihmal ederseniz, geleceğe giden yolda bir kazaya uğramanız olasıdır. Bu nedenle, süreklilik ile yenilikçilik arasında bir denge kurmalısınız. Bunlardan biri olmadan diğeri olmaz, her ikisi de vazgeçilmezdir.

    Aynı anda hem bugün hem de gelecek üzerinde çalışma gereksinimini, S şeklindeki Sigmoid Eğrisi net bir biçimde açıklamaktadır.

    Gelişmenin Sigmoid Eğrisi üzerindeki sürecini bir kez anladıktan sonra, kendinizi ya da kuruluşunuzu yenilemek için bir krizin ortaya çıkmasını beklememeniz gerektiğinin bilincine varırsınız. Düşüş başlamadan önce, olabilecekleri hissetmek bir aklı gerektirir.

    Bu eğriler (ya da dalgalar) arasında yaşamak liderlere ilginç ama güç bir takım yükümlülükler getirir. Bu zorunluluklar arasında şunları sayabiliriz:

    1. İkinci eğri iyice yerleşinceye kadar birinci eğriyi canlı tutmak.

    2. Fonların şu anda tahsis edildikleri eğriden (Birinci eğri) alınıp, ikinci eğri için kullanılması yolunda yeni bir perspektif ve disiplin geliştirmek.

    3. Her iki eğrinin aynı anda işlemesinin getireceği kargaşa ve gerilim ile birlikte yaşamak ve bunlarla başa çıkmak.

    Bugünün rekabetçi dünyasında başarıya en yakın duran şirketler, esnek ve uyumlu olanlardır. Bu iki öğe, büyüme fırsatlarını yakalamak isteyen kuruluşlar için değişmez koşullardır. Ancak kuruluşumuzun her türlü değişime uyum sağlayacak kadar esnek olması gerektiğine karar vermek yeterli değildir. Bu kararı destekleyen öylesine bir ortam var olmalıdır ki, ortamdaki insanlar, değişim karşısında kendilerini bizzat yaratacak kadar rahat hissetsinler.

    Değişim; geçici olarak çoğu büyük ve hoş olmayan parçalanmalara yol açsa da, eninde sonunda çoğu insan değişimle uzlaşır. Bu nedenle liderler, sık değişimin arzu edilir bir durum olduğuna insanları inandırmalı ve bireysel başarının, şirketin ne iş yaptığını ve bu işin nasıl yaptığını etkileyen gelişmelere uyum sağlama becerisine bağlı olduğunu anlatmalıdır.

    2.2.2. Esnek ve Organik Örgüt Yapısı Oluşturmak

    Engebeli alanlar üzerinden süzülerek geçecek ve fırtınalarda dahi dengesini yitirmeden uçabilecek ölçüde esnekliğe ulaşmak için gerekli metamorfozu gerçekleştirmek, şirket kültürünü değiştirme yönünde bilinçli bir karar alınmasını gerektiriyor; yapısından yönetimine, performans ölçümlerine kadar. Şu noktayı da unutmamak gerekir ki, şirketin bu dönüşümü başarması, üst yönetimin kendini bu işe adamasını ve her düzeyde çalışanın bağlılığını gerektiren oldukça yavaş bir süreçtir.

    Kültürleri değiştirme çabalarının önünde çok sayıda engel bulunur. Bazı insanların her şeyin olduğu gibi sürmesinde çıkarları vardır; diğer bazıları ise, niteliği ne olursa olsun her türlü değişimden korkarlar.

    Esnek, yani yeni pazarlara girmeye hazır, eski ürünlerini kaldırıp yerlerine yeni ürünler üreten, yalnızca ne yaptığını değil nasıl yaptığını da değiştirebilen bir organizasyon yaratmak için liderlerin;

    1. Yeni düşünceleri takdir etmek: liderler, çalışanlardan gelen önerilere kısa sürede yanıt vermelidirler ki, insanlar önerilerde bulunmanın yalnızca bir zaman kaybı olduğunu düşünmesinler. Ayrıca önerilere yanıt verirken liderin dikkatli davranması da gerekir, özensiz yaklaşımlar çalışanların öneri getirmekten çekinmelerine yol açar.
    2. Yenilikçi olmak: “Bu işin şimdiye kadar bu biçimde yapılmış olması” o işin her zaman o şekilde yapıyor olmamız gerektiği anlamına gelmez.
    3. Yaratıcılığı geliştirmek: Beyin fırtınası seansları, malzemeler ve kitaplara ulaşma özgürlüğü, bir kavram üzerinde çalışabilme fırsatı; tüm bunlar yaratıcılığı desteklemek için yapılabilecek şeylerdir.
    4. İnisiyatif kullanımını ödüllendirmek
    5. Çalışanları risk alma konusunda cesaretlendirmek: Başarıya ulaşan her bir yeni düşüncenin yanında en az on tane de başarısız olmuş düşünce vardır. Eğer yeni bir düşünce iyi karşılanmış olmasına karşın uygulama olanağı yoksa ya da yeni bir ürün beklenen başarıyı sağlamazsa, bu şirketin sorumluluğudur; kişileri suçlamaktan kaçınmak gerekir.

    Bu Beş ilkeyi uygulayan liderler, esnekliğe olanak tanıyan bir kültür yaratırlar. Çalışanlar, düşüncelerinin ve yenilikçi girişimlerinin iyi karşılanacağına, şirketin büyümesine yönelik çabalarının ödüllendirileceğine, değişim önererek başarıya ulaşabileceklerine güvendiklerinde, gelecekteki güçlüklere göğüs germeye hazır olurlar. Bu özelliklere sahip kuruluşlarda hem çalışanlar hem de yönetim gerçekten esnek demektir.

    İşten çıkarmalar, çıkarılanların yaşamlarının mahvolmasını, geride kalanların öfkelenmesini, şirketin ise mahkemelerde boy göstermek zorunda kalmasını gerektirmez. Eğer dikkat ve kontrol yaklaşımı benimsenmiş ise; yöneticinin etkinliği arttırılmış olur, geride kalan çalışanlar işverenlerine saygı duymaya devam eder ve şirketin çalışmak için iyi bir yer olarak ünü pekişir.

    · Dikkat, şirketin çalışanlarına ilgi ve özen gösterdiğini kanıtlamak için her şeyi yapmak demektir: bu çalışanlar arasında işten çıkarılanları da kapsar. Şirket işten çıkarılanların yeni iş aramasına yardımcı olmalıdır.

    · Kontrol, başından sonuna kadar işten çıkarma sürecinin yönetiminde olmaktır; iyi bir plan yapılarak hatalar en aza indirgenmeli, çeşitli olasılıklar için hazırlık yapılmalı, işten çıkarılan çalışanlar ile tartışmaya girilmemelidir. Çıkarma işlemi sırasında yönetimden iki kişi hazır bulunmalı ve yapılan görüşme belgelendirilmelidir.

    İşten çıkarma sürecinde dikkat ve kontrolü elden bırakmamak konusunda şu on ip ucu size yardımcı olacaktır:

      1. Tüm politikalara uyulmuş olduğundan emin olmak için durumu dikkatle inceleyin.
      2. Konuşmamıza, yani işten çıkarılacak kişiye söyleyeceklerinizi hazırlayın.
      3. Söz konusu kişinin nasıl bir tepki vereceğini tahmin edin ve bu tepkiye karşılık sizin ne yapacağınızı planlayın.
      4. İşten çıkarma görüşmesinde sizden başka en az bir yöneticinin daha bulunmasını sağlayın.
      5. Görüşmeyi hiçbir çalışanın zor durumda kalmayacağı bir zamanda ve yerde gerçekleştirin.
      6. İşten çıkarılan kişinin binayı terk ederken kullanması için hem kendisinin sıkıntı duymayacağı hem de geride kalanların huzurunu kaçırmayacak bir yol belirleyin.
      7. İşten çıkarma görüşmesi hakkında kısa bir rapor hazırlayın ve gerektiği gibi dosyalayın.
      8. Geride kalan çalışanları ve gerektiğinde olaydan etkilenecek müşterileri durumdan haberdar edin.
      9. İşten çıkarma sürecinin planlanmasını gözden geçirmek üzere kapsamlı bir planlama rehberi kullanın.
      10. Dikkat ve kontrolü asla elden bırakmayın.

    Çevre koşullarının sürekli değiştiği durumlarda bu değişime mekanik örgüt yapılarının uyum sağlaması zordur. Bu nedenle mekanik yapılar krize son derece açıktırlar. Krize kolay cevap verebilmek açısından, örgüt yapısında değişime paralel olarak mekanikten organiğe doğru geçiş yapılmalıdır. Bu açıdan resmi yetkiden daha çok uzmanlığın önemli olduğu, dış çevreyle ilgili ilişkilerin birçok kişi tarafından yürütüldüğü, davranış esnekliği olan ve çatışmaları yönetebilen bir örgüt yapısının ve buna uygun açık bir kültürün geliştirilmesi gerekir.

    Organik ve esnek örgüt yapısının oluşturulabilmesinde geçici çalışma grupları, matriks örgütler, bağımsız çalışma grupları ve benzeri uygulamalar önemli bir araçtır.

    Geçici çalışma grupları, örgüt yapısındaki katılığı gidermede oldukça etkili bir tekniktir. Normal işlerine ilave olarak yeni gruplarla yürütülecek görevler, çalışanlarda gerilimi azaltmada ve başarı güdüsünü teşvik etmede faydalı olacaktır.

    Geçici ve hatta bağımsız çalışma grupları, değişik bölümlerdeki yöneticilerin geçici olarak birbirleriyle işbirliği yapmaları sürecidir. Bu gruplar, hasta yapıyı veya belirli Bir problemi çözmeye çalışırlar. Mesela kriz durumlarında bağımsız bir kriz grubunun oluşturulması, daha etkili bir çözüme ulaşmada yararlı olabilir.

    Matriks örgütler, geçici ve bağımsız çalışma gruplarının daha gelişmiş şeklidir. Matriks örgütler, geçici veya daimi nitelikte kurulabilen, bölümler arasında yatay ve çapraz ilişkileri, dolayısıyla astlar ile üstler arasında çoklu emir-kumanda ilişkilerini temel alan bir örgütlenme yöntemidir. Bu tip örgütler, daha çok uzmanlık isteyen çalışma alanlarında, örgüt içi kaynakların bütünleşmesi gerektiği durumlarda ve kısa sürede tamamlanması gereken projelerde söz konusu olmaktadır.

    İşletmelerin kaos ortamında başarılı olabilmesi için organizasyon yapısını küçültmesi ve basitleştirmesi gerekmektedir. Ayrıca, orta kademe yönetici tanımlarını gözde geçirmeli ve bürokratik koşulların ve çalışanların alçaltıcı ortam şartlarını gidermelidir. Bireyleri güçlendirerek katılımın ve örgüt esnekliğinin sağlanması gerekmektedir.

    2.2.3. Yeni Organizasyon Modellerine Geçiş Sağlamak

    Değişen şartları yakalamak, geleneksel örgütlenmeden vazgeçilerek ve yeni organizasyon modellerine geçiş yapılarak sağlanabilir. Yeni organizasyon modelleri, bir önceki diğerinin temelini oluşturan aşamalı bir süreç şeklindedir. Aşağıdaki şekilde görülen bu modeller şunlardır :

    2.2.3.1. Toplam Kalite Organizasyonları

    Krizden kaçış sürecinin ilk aşaması toplam kalite örgütü oluşturmaktadır. Toplam kalite örgütü, işletmenin yeni bir yaklaşım içinde ele alınmasıyla birlikte, tüm faaliyetlerin yerine getirilmesinde kalite anlayışını kabul eder. Kalite kavramı iş hayatının kendisinde kalite, hizmetler ve üretimde kalite, kısaca tüm işletmelerde kalitenin kurulması şeklinde algılanmaktadır. Aşağıda Tablo-1’de kalite organizasyonları ile geleneksel organizasyonlar arasındaki farklar verilmektedir .

    Tablo 3 : Geleneksel ve Toplam Kalite Organizasyonları arasındaki farklar

    Geleneksel Organizasyonlar

    Toplam Kalite Organizasyonları

    • İş önemli
    • Bireysel performans
    • Hiyerarşi
    • Statiklik
    • Emir-Komuta

    • Organizasyon önemli
    • Grup performansı
    • Eşitlik
    • Değişim
    • Katılım

    Tabloda da görüldüğü gibi toplam kalite anlayışında insan ve örgütlenme temel faktörü ağırlıktadır. Amerika’da Gallup tarafından 615 üst düzey yönetici üzerinde yapılan araştırma sonuçlarına göre, toplam kalite anlayışının geliştirilmesinde önemli olan faktörler oransal olarak şu şekilde belirlenmiştir. İşgören motivasyonu %85, örgüt kültüründe değişme %82, eğitim %74, proses kontrol %53, ekipman harcamaları %45, stok kontrol %36, denetim %29, yönetsel destek %28.

    Krizden kaçış için önerilen toplam kalite organizasyonu, yedi temel aşamadan oluşur. Bu aşamalar şunlardır.

      1. Müşteri Amacı: Organizasyon müşteri beklentilerini etkin olarak karşılama temelinde kurulur.
      2. Liderlik: Tepe yönetimi kalite anlayışını destekler ve liderlik yapar.
      3. Tam Katılım: Herkesin kaliteye katılımını sağlanır. Bu amaçla tepe yönetiminden başlanarak bütün örgütsel basamaklar eğitilir.
      4. Ödül Sistemi: Kalite yönünde etkin öneriler ödüllendirilir.
      5. Zamanın Etkin Kullanımı: Ürün veya hizmetin daha iyisini yapma olanağı yoksa, üretimine ayrılan zaman azaltılır.
      6. Önleme: Önceden kalite yaratarak, hataların önlenmesi amaçlanır.
      7. Uzun Vadeli Bakış: Kalite düşüncesi gelecek dönem için 12-36 ay süresine yayılmıştır. Bu amaçla sürekli dış çevrenin izlenmesi gerekir.

    2.2.3.2. Öğrenen Organizasyonlar

    Kriz öncesine organizasyonel değişim sürecinin toplam kalite organizasyonlarından sonraki ikinci aşamasını öğrenen organizasyonlar oluşturur. Öğrenen organizasyon, kendi geleceğini yaratma kapasitesini durmadan genişleten bir organizasyon olarak tanımlanır. Toplam kalite yönetimi ile öğrenen organizasyonlar arasında temel farklılık olmadığı ileri sürülmektedir. Ancak toplam kalite yönetimi değişime uyum sağlamaya ve tüketici beklentilerini karşılamaya çalışırken, öğrenen organizasyonlar yalnızca değişime adapte olmakla kalmayıp, değişimin önünde kalmaya ve sürekli öğrenmeye çalışırlar. Öğrenen organizasyonlar tüketici beklentilerini önceden görerek talep yaratırlar. Bu açıdan krizden kaçışa uygun bir yapılanmaları vardır.

    Yönetimin amacı, şirkette öğrenme yeteneği yaratmaktır. Bunun için tek bir model yoktur. Organizasyondaki herkes sorun çözümünde katılımcı olarak katkıda bulunmakta, bu da onların bilgi ve yeteneklerinin gelişmesinde rol oynamaktadır. Öğrenen organizasyonun performansını maksimuma çıkarmada hiyerarşiden ziyade, sorun çözen ve yaratan takımların ve sistemlerin üzerinde durulmaktadır.

    2.2.3.3. Sürekli Gelişen Organizasyonlar

    Sürekli gelişen organizasyonlar, hem toplam kalite organizasyonu, hem de öğrenen organizasyonu içine alan ve onların ilerisinde olan organizasyonlardır. En az birkaç stratejik noktada dünyadaki rakiplerinden daha iyilerdir. Bu nedenle de sürekli gelişen organizasyonların krizlerden etkilenme dereceleri oldukça düşüktür. Sürekli gelişen organizasyonlar aşağıdaki özelliklere sahiptirler. Bu özellikler ayrıca aşağıdaki şekilde de gösterilmiştir.

    Problemler ve çözümleri paylaşılır, Girişimcilik ruhu hakimdir, Sürekli eğitim anlayışı vardır, Yaşayarak deneyim kazanma esası benimsenir, İş görenlerin önerilerle yönetime katılmaları söz konusudur, Çok fonksiyonlu ekip çalışması vardır, Ekiplere yetki devri esası söz konusudur, Kazanç ekip olarak paylaşılır.

     

    Sürekli Gelişen Organizasyonlar

     

     

    Şekil 4 : Sürekli Gelişen Organizasyonların Temel Yapısı

    Sürekli gelişme, her seviyeden iş görenin katılımı ile gerçekleştirilen sürekli iyileştirme sürecidir. Sonu yoktur. sürece yönelik en iyiyi düşünmeyi amaçlar. Üretimden satın almaya, kaliteden satışa bütün bölümlerde uygulanır. İş görenlerin hem problemleri gösterdiği, hem de çözümleri sağladığı bir problem çözme aracıdır. Amaca yönelik kısa adımlar atılarak, üretim alanı ve ofiste yapılan iyileştirmeler yoluyla verimliliğin arttırılmasına çalışılır. Sürekli gelişen organizasyonlarda, bütün işlerin iyileştirilmesinden kaynaklanan maliyet düşüşü vardır. Müşteri tatmini sağlandığı gibi, beklentilerin ötesine geçilir. Kaliteyi sürekli iyileştirme yönünde çaba gösterilir. Kalite anlayışı, ürün kalitesi, teslimat kalitesi ve uygun fiyat üçgeninden oluşur. Ürün kalitesi, ürünün geliştirilmesi ve üretiminde sıfır hataya ulaşma olarak belirlenmiştir. Uygun fiyat ise ürün kalemlerinden %80’ini oluşturanların fiyatlanmasına ağırlık verilerek gerçekleştirilir. Yatırımların, stokların, hata maliyetlerinin, AR-GE zamanlarının azaltılması amaçlanır. Bu özellikleriyle sürekli gelişen organizasyonlar krize çok kolay cevap verebilirler ve hatta kriz dönemlerini ivme olarak kullanabilirler. MTE (Makine Takım Endüstrisi A.Ş.) sürekli gelişen organizasyon sistemiyle 6 ayda50 projeyi başarmıştır.

    2.3. Krizi Sezme Yöntemleri

    Krizi sezme yöntemleri olarak çevre analizi ve erken uyarı sistemleri kullanılabilir. Başarılı işletmeler ve çok uluslu şirketler, bu alanda uzman kişilerden oluşan bir kurul veya bölüm oluşturmuşlardır. Bu bölümün görevi, mevcut faaliyetlerden farklı olarak, durum değerlendirilmesi, işletme analizi ve çevre taraması konularında çalışmaktır. Örneğin, Chase Manhatten, üst düzey banka yöneticilerinden, uluslararası politika ve ekonomi analizi uzmanlarından oluşan bu amaçlı bir grup kurmuştur.

    2.3.1. Erken Uyarı Sistemi

    Erken uyarı sistemi, firmaların başarı durumunu önceden tahmin etmek için kullanılan bir analiz tekniğidir. Bu analiz tekniğinin uygulanmasıyla işletmenin içinde bulunduğu durum ve muhtemel riskler, nicelik olarak belirlenebilir. Sistemin amaçları şunlardır:

    Erken uyarı sistemi temelde bir finansal analiz tekniğidir. İşletmenin başarı analizinin içinde bulunduğu endüstri grubuna göre finansal rasyolar yardımıyla belirlenmesidir. Dört aşamadan oluşur :

    Erken uyarı sisteminde yalnız olağan bilgi ve toplanan verilere değil, sezgiye de yer verilmelidir. Her yönetici, iş yerinde sorumlu olduğu bölümde dolaşıp, çalışanlarla dikkatlice konuşmalı ve uyarılara karşı duyarlı olmalıdır. herhangi bir şey değişik görünürse veya bir tuhaflık sezilirse, nedeni bulunmaya çalışılmalıdır. Örneğin, yönetici, güvendiği bir elemanla konuşurken, “İçimde garip bir duygu var,” şeklinde cevap alırsa, işin peşini bırakmamalıdır.

    Çıkabilecek sorunları önceden saptayabilmenin bir yolu da işle ilgili yan sanayideki değişiklikleri izlemektir. Yöneticiler, yaptıkları temaslarda ve okuduklarına, “Bu ne demek oluyor? Bu genel bir eğilimse bizi nasıl etkiler? Bizde de olabilir mi?” gibi sorulara açıklık getirmeye çalışmalıdır.

    Kriz olasılığını bütünüyle engelleyecek bir yöntem yoktur. bir kriz zamanı iyi yöneticilik demek, duruma neden olan etkenleri soğukkanlılıkla saptamak, uzun vadede sorun çıkarmayacak düzeltici önlemler almak, gelecekte çıkması muhtemel bir krize karşı esnek, acil durum planı yapmak demektir.

    2.3.2. Sürekli İç ve Dış Çevre Analizi

    Krizi önlemenin veya yönetmenin en önemli mekanizması, şüphesiz sürekli olarak çevrenin ve işletmenin kaynaklarının analiz edilmesidir. İşletme yöneticileri, öncelikle dünyadaki genel eğilimlerden başlayarak kendi özel şartlarına kadar analiz etmelidir. İlgili ülkelerdeki kritik olaylar ve bu olayların tarihi geçmişi gözden geçirilerek, bu verilere göre geleceğe yönelik tahminler yapılır. Bu anlamda Batı toplumlarının büyük ölçüde Amerika’daki gelişmelerden etkilendikleri öne sürülmektedir. Amerika ekonomisinde her on yılda en az bir durgunluk, otuz yada altmış yıl arayla da büyük bunalım olmaktadır. Eğer üçüncü on yılda ekonomi bunalımdan kurtulabilmişse, altıncı on yılda birikim nedeniyle çok büyük bir felaket yaşanmaktadır. Benzer gelişmelerin Türkiye’de de yaşandığı görülmüştür.

    Çevre analizinin ikinci aşamasını ülke içindeki gelişmelerin izlenmesi oluşturur. Türkiye’deki işletmeler için krizin en önemli nedeni ülkeye yönelik faktörler olduğuna göre bu anlamdaki bir çevre analizi oldukça önemlidir. İşletmelerin bu gelişmeleri izleyerek krizin gelmekte olduğunu görmeleri ve önlem almaları önemlidir. Böylece işletmenin çevresindeki değişme ve gelişmeleri takip etme ve kontrol etme imkanına sahip olur.

    2.4. Kriz Yönetim Ekibinin Oluşturulması

    Kriz aşamasında işletme için en önemli kaynak, insan kaynağı olacaktır. İnsan faktörü etkili seçilip kullanılabildiği ölçüde kriz süreci başarıyla sonuçlanabilecektir.

    Kriz ekibi, krizin yönetimini ve kontrolünü yürütecek kişilerdir. Kriz ekibinin en önemli rolü, krizin meydana gelmesini mümkün olduğu kadar önlemektir. Kriz olduğunda ise ilk aşamada riski minimize etmek, ikinci aşamada işletme imajına yönelik zararı azaltmak, üçüncü aşamada ise örgüt kültürünü olumlu yönde değiştirmeye çaba göstermektir. Kriz ekibi, bunları başarabilmek için aşağıdaki faaliyetleri yerine getirmelidir.

    Kriz ekibi üyelerinde aranan özellikler ana başlıklarıyla şunlardır; şirket bilgisi, sorumluluk alanındaki uzmanlık, teknik bilgi, planlama, organize etme, atiklik ve zor kararlar alabilme yeteneği.

    Kriz yönetim ekibi değişik bilgi, beceri, tecrübe ve eğitime sahip kişilerden oluşursa, daha etkin çalışabilir. Aynı bakış açısı ve düşünme tarzına sahip kişilerin oluşturacağı bir ekip, insanların birbirlerinin eksik ve yanlışlarını görmemesi tehlikesiyle karşı karşıya olduğundan pek etkin çalışamayacaktır. Birçok kriz yönetim uzmanlarının yaptıkları araştırmalar sonucunda, genellikle 10 kişiden oluşan küçük ve dinamik bir ekibin başarılı çalışacağı ortaya çıkmıştır. Böyle bir ekiple tartışmalar daha verimli olur ve kilit kararlar daha çabuk alınır.

    Ellinin üzerinde ülkeye satış yapan uluslararası bir şirket yaptığı bir çalışma ile kriz yönetim ekibinin nasıl kurulması gerektiğini belirlemiştir. Bu çalışmaya göre kriz yönetim ekibi şu kişileri içermelidir; bir avukat, halkla ilişkiler müdürü, çeşitli departmanlardan teknik uzmanlar, finansal müdür ve telekomünikasyon müdürü.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    3. BÖLÜM

    KRİZ ANINDA İŞLETME YÖNETİMİ

    3.1. Kriz Yönetimi Tanımı Ve Süreci

    Kriz yönetimi, muhtemel kriz durumuna karşılık, kriz sinyallerinin alınarak, değerlendirilmesi ve örgütün krizi en az kayıpla atlatabilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve uygulanması sürecidir.

    Kriz yönetimini, kriz öncesi muhtemel krizlere karşı uyarı sinyallerinin değerlendirilip hazırlık ve engelleme sistemlerinin değerlendirilip hazırlık ve engelleme sistemlerinin kurulması, kriz sırasında krizin ortadan kaldırılması için kontrol altına alınmaya çalıştırılması ve etkilerinin en aza indirilerek denge durumuna dönüşün sağlanması, kriz sonrası değerlendirme yapılarak gerekli öğrenmenin sağlanması sürecidir. Kriz yönetiminin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:




     

    Şekil 5: Kriz Yönetimi Alınması

     

    1. Kriz Sinyalinin Alınması

    Kriz sinyalleri, gelmekte olan krizin varlığı ve şiddetli ile ilgili bilgileri içermesinden dolayı, yöneticiler bu sinyallere karşı duyarlı olmalıdır. Kriz bu sinyallerin takip edilmesi, doğru şekilde değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkar. Örgütte değişik sinyalleri alabilen çeşitli erken uyarı sistemlerinin kurulması ve işaretlenmesi gerekir.

    2. Krize Hazırlık ve Korunma

    Önleme ve korunma mekanizmaları erken uyarı sisteminden gelen bilgileri kullanarak, muhtemel bir krizle ilgili olarak alınacak önlemler konusundaki bilgileri yönetime iletir.

    3. Krizin Denetim Altına Alınması

    Üst yönetim, gelen bilgiler doğrultusunda krizi önlemek üzere harekete geçer. Kriz yönetiminin ilk aşamasında elde ettiği verileri kullanarak krizin seyrini takip etmeli ve gerekli önlemleri alır.

    4. Normal Duruma Geçiş

    Krizin denetim altına alınıp, atlatılmasından sonra örgütün istikrarlı duruma getirilmesi gerekir. Kriz döneminde örgütün alt sistemleri arasındaki bağlar zayıflamış, örgüt iklimi ve düzen bozulmuş olabilir. Örgüt yeniden yapılandırılarak, değişen çevre koşullarına uygun duruma getirilmesine ve krizin yarattığı olumsuz etkilerin giderilmesine çalışılmalıdır.

    5. Öğrenme ve Değerlendirme

    Bu aşamada, kriz döneminde alınan karar, önlem ve uygulamaların gözden geçirilmesi ve kriz döneminden dersler çıkarılması söz konusudur.

    3.2. Kriz Yönetimi Yaklaşımları

    3.2.1. Krizden Kaçma Yaklaşımı

    Kriz şartları altında yöneticinin cevap verme esnekliği, durumla ilgili olarak yapabildiği tahminlere ve karar vermeye hazır olup olmamasına bağlıdır. Eğer gelecekle ilgili durumu ve aciliyeti iyi tahmin edebilmişse, ondan bütünüyle kaçınabilir. Kriz yönetiminde kaçma yaklaşımı, arzu edilmeyen durumları hafifletme veya kaçıma stratejilerini kapsar. Bu işletme için ideal durum olmamakla birlikte, özellikle tehlikeye yönelik krizlerde, işletmenin denge durumunu korumasına yardımcı olur. Ancak fırsat krizlerinde aynı yaklaşım, alternatif kayıp doğuracaktır.

    İşletmenin nereye gittiğini bilmek, yönetimin temel alanlarında bilgi ve değerleri paylaşmak, yönetim felsefesini kavramak, krizden kaçınmak için oldukça önemlidir. Problemleri tanımlamayı mümkün olduğu kadar etkili kılmak ve verimli çözümler bulmayı ve uygulamayı kolaylaştıracak örgüt yapısını (esnek, dinamik ve arzulu) kurmak ve korumak, krizden kaçınmak için ön şarttır.

    Krizden kaçmak için dış çevreyi sürekli olarak takip etmek, gelecekle ilgili nicelik ve niteliğe yönelik tahmin etme yöntemleri geliştirmek gerekir (Dinçer,1998).

    3.2.2. Krizi Çözme Yaklaşımı

    Her ne kadar kriz istenmeyen bir durum olsa da, değişme ve gelişme için yönetime baskı yapılması ve işletmenin zayıf yönlerini ortaya çıkarması yönüyle de olumlu fonksiyonlara sahiptir. Bu olumlu fonksiyonlardan hareketle yönetim, krizi işletme için faydalı hale getirebilir.

    1985 yılında Japon havayollarına ait bir uçak düştüğünde görevli mekanistyenlerden biri intihar etmiş. Bir başka örnekte ise; Münih’te 1958 yılında meydana gelen uçak kazasında, BEA Manchester United futbol takımını taşırken tipide kalkış yapamayıp 3. Denemede pistten çıkıp kulübeye çarpıyor. Patlamada yolcuların yarısı ölüyor. BEA krizde sorumluluklar yerine getirdiği için medyada olumsuz yazı yok. Akrabalar Münih’e taşınıyor. Özel bir BEA uçağı ile 21 ceset geri getiriliyor. Alman polislerin selam durduğu görkemli bir seremoni yapılıyor. İngiliz konsolosu ve Münih belediye başkanının çelenkleri polis tarafından taşınıyor. Gazeteciler davetli. Münih havaalanındaki cenaze kamuoyunda uzun süre saygıyla konuşuluyor. Çünkü yapılanların içtenliği etkileyici. CNN’de, 2000 yılının Ocak ayında California’da düşen Alaska Havayollarına ait uçakta ölenlerin yakınları için, havaalanı ve uçak şirketi yetkililerinin özel bir salon açarak onlara terapi ve din adamlarının desteğini nasıl sağladığını bütün dünyayla beraber izledik. Sadece başsağlığı dilemekle yetinen kültürler de var.

    Kriz yönetiminde ideal olan, krizi başarıya dönüştürmektir. Krizin başarıya dönüştürülmesi, yönetimin duruma aktif müdahalesini gerektirir. Krizi çözme yaklaşımı, hem kriz öncesi durumu tahmin etmeye hem de problemlerin çözümü için uygun zamanda harekete geçmeye bağlıdır. Bunun için her şeyden önce, kriz sinyallerini alacak planlar geliştirilmeli ve erken uyarı sistemleri oluşturulmalıdır. Kriz anında ise, durum doğru olarak algılanmalı ve teşhis edilmeli, gerçekçi bir şekilde ve sükunetle yaklaşılmalıdır. Ayrıca etkili kararlar alabilmek için bilgi toplamayı sistematik hale getirmeye, farklı hiyerarşik kademelerde çalışanlara fırsat tanıyıcı roller dağıtmaya, zamanın baskısını azaltmaya, krizin kaynaklarını ayrıntılı bir şekilde teşhis etmeye yönelik çalışmalar çabalar sarf edilmelidir (Dinçer,1998).

    3.3. Krizin Boyutlarını Belirlemek

    Bir kuruluşta acil bir durum ortaya çıktığında, yönetici önce durumun niteliğini ve boyutlarını saptamak zorundadır. Zamanında ve yerinde sorular sormak çoğunlukla sorunun çözümünde kilit rol oynar.

    Özel bir siparişi kısa bir zaman içinde işleyip teslim etmesi gereken bir tesisi ele alalım. Fabrika müdürü Dick Flynn bir sabah üretim merkezine çağrılır. Gündüz vardiyasında 900 malın tamamlanıp yüklenmesi gerekirken, bu bölümde hiçbir hareket göze çarpmamaktadır. Kaplama ünitesinde bozukluk olduğundan işçiler boşta dolaşmaktadır. Flynn kaplama bölümü ustasına,”Bu sipariş için her şeyin hazır olması gerekliydi, buna rağmen bileşim neden tamam değil?” diye çıkışır. Ustabaşı da,”Ben mühendislik bölümünün verdiği talimatları aynen izledim.” diye cevap verir ve Flynn’e bir takım kağıtlar gösterir. Kağıtlara şöyle bir göz atan Flynn, bu kez baş mühendisin üstüne yürür. Mühendis standart işlemleri uyguladığını, verdiği talimatların yerinde olduğunu ve görevini yapmadığını kimsenin söyleyemeyeceğini belirterek bu davranışı protesto eder. Bundan sonra Flynn birkaç kişiyle konuşarak sorunun temeline inmeye çalışır. Bu yönetici, bir kriz patlak verdiğinde birçok yöneticinin kolaylıkla düşebileceği bir hataya düşmekte, “Sorumlu kim?” sorusuna cevap almaya çalışmaktadır. Ancak bu, organizasyon anda yanlış bir tutumdur. Suçun ve suçlunun belirlenmesi için uğraşmak hiçbir zaman olumlu bir yaklaşım değildir. Sorumlu mercilerin saptanması daha ilerideki aşamalarda, durumun analizi ve gereken önlemleri tartışma zamanı geldiğinde geçerli bir davranış olabilir. Böyle anlarda bir suçlu aranması yalnızca zaman kaybına yol açmakla kalmaz, bunalımın kökeni ne olursa olsun, sorun çözümlendikten sonra bile kalıcı kişisel huzursuzluklar yaratırlar. Kişiler kendilerini koruma içgüdüsüyle tepki gösterirler, başkalarını suçlarlar. Sakin zamanlarda söylenmeyecek sözler bu gerilimli ve heyecanlı anda sarf edilebilir.

    Durum hakkında daha geniş ve etraflı bilgi sahibi olmaya başladığında, fabrikada küçük bir kaplama ünitesi daha bulunduğunu fark etti. Kısıtlı kapasitesi yüzünden yalnız küçük siparişlerde kullanılan bu makineden de yararlanma olanağı vardı. Bu arada başka yollarda deniyordu. Flynn, yükleme bölümünü arayarak hazırda olan malın karayolu yerine uçakla gönderilmesi talimatı verdi. Daha sonra satış bölümü ile görüştü. Bütün siparişlerini zamanında alamayacağını öğrenmek müşteriyi memnun etmeyecekti. Ancak, siparişin bir kısmını hemen teslim etseler, geri kalanını da en kısa zamanda vereceklerini bildirseler müşteriyi bir ölçüde tatmin edebilirler miydi? Krizin patlak verdiği ilk anlarda değerlendirme yapabilmek, çözümde önemli rol oynayabileceği gibi, ileride çıkabilecek insan sorunlarını da büyük ölçüde önleyebilir. “Sorumlu kim?”yanlış bir yaklaşımdır. “Nasıl oldu?”ise temel etkeni bulmaya yardımcı olduğu oranda, yararlı bir sorudur.

    Sorulacak soruların türleri :

    Sonuca gitmede yararlı olacak birkaç soru şunlardır:

    3.4. Kriz Yönetim Stratejisi

    Aşağıdaki liste, kriz yönetimi için ideal bir plandır. Bu plan başlangıç noktası olarak faydalı olabilir. Bu listedeki tüm konuların uygulanması zorunlu değildir. Daha gerçekçi bir kriz yönetim çalışması, şirketin kendi ihtiyaçlarına göre yaptığı çalışma olur.

    Kriz Yönetim Stratejisi

    Stratejik

      1. Şirket felsefesinde güçlü değişimler
      2. Şirketin programına kriz yönetiminin entegrasyonu
      3. Stratejik planlama prosesine kriz yönetiminin entegrasyonu
      4. Kriz yönetim ekibini ve diğer grupların dahili
      5. Kriz yönetimi ile ilgili eğitim ve workshoplar
      6. Kriz simülasyonları
      7. Teknik ve Yapısal

      8. Kriz yönetim ekibinin oluşturulması
      9. Kriz yönetimi için bütçenin tahsisi
      10. Kriz yönetim plan ve politika geliştirme ve/veya oluşturma
      11. Fabrikadaki çalışanların, ürünlerin ve kapasitelerin kayıtları
      12. Kriz yönetim merkezinin ve gerekli tertibatların ayarlanması
      13. Tehlikeli ürün, servis ve üretimlerin azaltılması
      14. Ürünlerin güvenliği ve tüm tasarımların geliştirilmesi
      15. Bilgisayar destekleri gibi teknolojik fazlalıklar yaratılması
      16. Kriz yönetimi için dışarıdan uzman ve servis yardımı alınması
      17. Değerlendirme ve Teşhis

      18. Tehlike ve sorumluluk durumlarında yasal ve finansal denetimler
      19. Sigorta kapsamlarında değişiklikler
      20. Denetimlerin etki yaratması ve düzenlemelere uyulmasının sağlanması
      21. Günlük işler için önemli olan en kritik aktivitelerin sıraya koyulması
      22. Erken uyarı sinyallerinin taranması, tespiti ve yönetime bildirilmesi
      23. Potansiyel gizli tehlikeler için araştırmalar
      24. Geçmişteki krizlerin incelenmesi
      25. İletişim

      26. Kriz yönetimi için iletişim eğitim
      27. Halkla ilişkilerde etkili olabilecek çalışmalar
      28. Toplumun yeterli derecede bilgilendirilmesi
      29. İlgili gruplarla (polis, medya vb.) yakın ilişkiler
      30. Hissedarlarla işbirliği yada lobi kurma
      31. Yeni iletişim teknolojileri ve kanallarının kullanımı
      32. Felsefe ve Kültür

      33. Üst yönetimin kriz yönetimine olan güçlü inancı
      34. Krizlerin çalışanlar üzerindeki etkilerini görebilmek
      35. Çalışanlara psikolojik destek verme
      36. Stres yönetimi ve endişenin yönetimi
      37. Geçmişteki kriz, tehlike ve başarıların sembolik hatırlatmaları

    3.5 Kriz Yönetim Planı Oluşturmak

    Kriz, problem çözme sürecinde bildiğimiz aşamaları tersine çevirir. Yanlışı düzeltmek ve sonra bunu duyurmak yerine, önce açıklama yapıp, aynı anda çözümü konuştuğumuz konuyla uyumlu hale getirmek zorundasınız. Şirketler planlama ve yönetme konusunda tecrübe sahibi olmakla beraber, planlar yerli bir olduğunda ortaya çıkacak kargaşaya alışkın değillerdir. Dikkatlerini odaklayacak bir sistem kalmamıştır. Yapılandırılmış sistematik düşünceye programlanmış kişiler, sarkacın rasyonel olma ile yarı yanlış veriler arasında gidip geldiğini ve direksiyonun kontrolden çıktığını gördüklerinde, bu durumda kendilerini yepyeni bir gerilim içinde bulurlar.

    Etkin kriz yönetimi sabır, karar verme becerisi, fiziksel, zihinsel ve ruhsal dayanıklılık, öngörü, duyarlılık ve herkes kaçmaya çalışırken durup gerçeklerle yüz yüze gelebilme cesaretini gerektirir. Koparılan fırtınada yapılması gereken ise dikkati vermek de başlı başına bir iştir.

    Krizde iletişim kurabilme kurum için hayati bir konudur. Bu nedenle psikoloji bilgisi, risk değerleme, tarih bilgisi, medyayla ilişkiler, farklı kültürleri tanımak gibi yetkinlikler iletişimin etkinliğine katkıda bulunan yetkinliklerdir. Krizin patlamasından sonra ki ilk saatlerde elde hiçbir yanıt olmamasına karşın krizin kaderini belirleyecek olan da bu saatlerdir. Kurumun şöhreti, imajı buna bağlıdır. Bu bakımdan en kötü olasılıkları anlamak ve krizden önce kriz sırasında ve sonra ne yapılacağı ve yapılacakları kamuoyuna ileteceğini bilmek önemlidir. Bu bilgi kriz olasılıklarının hesaplanması ve krize ayrıntılı bir hazırlık yapılmasıyla mümkündür.

    Amerika’da en büyük 500 kuruluşun tepe yöneticileri arasında yapılan bir araştırmaya göre, yöneticilerin %89’u krizin ölüm ve vergi gibi kaçınılmaz bir olgu olduğunu kabul etmektedirler. Ancak %50’si hazırlanmış bir kriz planı bulunmadığını belirtmektedir. Kriz planı olan işletmelerin kriz sürecinin, kriz planı olmayan işletmelerden daha kısa sürdüğü ortaya konmuştur. Kriz planı olmayanlarda süre, kriz planı olanlarınkinden 2-2,5 kat daha uzundur.

    Kriz planı hazırlarken şu konuların analizi yapılmalıdır.

    Kırktan fazla şirket üzerinde yapılan araştırmaların sonucunda bir kriz yönetim planının temel olarak şu kısımlardan oluşacağı saptanmıştır.

    Kriz yönetim planının girişi genellikle 2 sayfayı geçmez. CEO’nun kaleme aldığı bu bölüm okuyucuya krizlerin ciddiyeti ve önemi hakkında açıklamalar içerir. Basit bir çözümü olan küçük problemlerin yanlış kararlar sonucunda nasıl derin krizlere dönüşebileceği belirtilir. Bazı kriz planları, ortaya çıkabilecek potansiyel krizlere ipucu verecek, son yıllarda sektörde oluşan krizlerin listesini içermektedirler.

    Bilgisayar yazılımları, uzay endüstrisi, kimya ve askeri sektörler gibi hassas sektörlerde hazırlanan kriz yönetim planları, “Gizli” olabilirler. Bu yüzden kriz planının giriş kısmında ve tüm diğer sayfalarda “Gizli” ifadesi bulunmalıdır. Sayılı olarak hazırlanan bu planların örgüt içindeki dolaşımı kontrol edilmelidir. Planın kapağında tüm ilgili kişilerin acil durumlarda kullanabilecekleri bir telefon numarası verilmelidir.

    Kriz Ekibi

    Kriz yönetim planında problemler ve yöntemler tartışılmadan önce kriz ekibinin tüm üyeleri listelenmelidir. Bu çok önemlidir, çünkü bazı krizlerde problem çözülmeden, karar alınmadan önce etkili bir iletişime ihtiyaç duyulmaktadır. Öncelikle, kriz anında kimin karar vereceği konusundaki karışıklığı ortadan kaldırmak için, sorumlu olan alan ve departmanların belirtilmesi gerekir. İkinci olarak, yedek personelin listesi önem derecesine göre yapılır. Daha sonra da ekibin geriye kalan kısmı listelenir.

    Bir kriz oluştuğunda kriz yönetim lideri, hangi aktiviteyle, kimin ne zaman sorumlu olacağına dair bir belge hazırlamalıdır. Lider işleri vardiyalı olarak parçalayarak bu baskıyı azaltmalıdır. Özellikle çok uluslu organizasyonlarda oluşan krizlerde bu çok önemlidir. Dünya çevresindeki ilgili bölümlerden çağrılar gündüz ve gece herhangi bir saatte gelebilir. Birçok kriz yönetim planında hangi bölgede, kiminle iletişim kurulacağı belirlenmiştir.

    Kriz Değerlendirmesi

    Kriz yönetim planının kriz değerlendirmesi bölümü fazla detaylı değildir. Bu bölümde örgütün başına gelebilecek kriz çeşitleri tartışılır. Kriz yönetim planının yazarı (ya da yazarları), olabilecek bütün kriz çeşitlerini (endüstriyel sabotaj, doğal afet, kimyasal sızıntı vb.) gözden geçirmelidir, özellikle de gerçekleşme olasılığı fazla görülen krizlere ağırlık verilmelidir. Bu şekilde hazırlanacak bir liste, gelecek yöneticilerin ya da kriz planına sonradan katılan kişilerin eğitiminde faydalı olacaktır.

    Belgelerin Tartışılması

    Kriz yönetim planında, kriz boyunca gerçekleşen tüm olayların belgelenmesi de ele alınmalıdır. Bu sadece, ileride şirket aleyhine açılacak bir dava için değil, şirketin hissedarları, ilişkili olduğu diğer şirketler yada basının sorabileceği sorulara cevap olması açısından önemlidir. Bu sorular aşağıdakiler gibi olabilir:

      1. Bu olayı ilk ne zaman öğrendiniz?
      2. Kaza nerede oldu?
      3. Üst yönetimle yada polisle ilk ne zaman irtibat kurdunuz?
      4. Patlama sırasında olay yerinde kaç kişi vardı?
      5. Kriz anında hangi kuruluşlarla irtibat kuruldu?

    Kriz boyunca kim kiminle konuştu, kim ne talimat verdi, önemli olayların zamanı vb. spesifik bilgiler kaydedilmelidir. Bu kayıtlar daha sonra şirkete karşı yapılabilecek iddialara karşı delil olarak kullanılabilir.

    Özel Bilgiler

    Kriz yönetim planında, kriz ekibindeki yöneticilere bazı bilgilerin gizliliği ve bu bilgilerin CEO’nun izni dışında hiç kimseye açıklanmayacağı hatırlatılmalıdır. Güvenilir yöneticilerin, araştırmacı yada habercilere yardım etmekte hevesli tavırlarda, kriz anında acele bilgiler verdiği ve daha sonra bu bilgilerin yanlış olduğu öğrenildiği birçok durum olmuştur.

    Hareket Adımları

    Kriz yönetim planı kriz boyunca tüm ekip üyelerinin cevaplayacakları şu soruları içermelidir;

      1. Şirket CEO’su yada yetkilisi ile kontak kuruldu mu?
      2. Polis, itfaiye yada başka bir acil durum kurumlarına başvurmaya gerek var mı?
      3. İlk 48 saat içinde medya ile kimler ilgilenecek? Bu görev için 2. kişi belirlenmeli ve 20 saatlik periyotlarla değişmelidirler. Şirket için ne kadar az sayıda kişi konuşursa o kadar iyi olur. Böylece basit ve bütün açıklamalar yapılmış olur. Çok sayıda yöneticinin konuşup, farklı fikirler beyan ederek, farklı bakış açıları sunduğunda, şirketin imajı zedelenebilir.
      4. Hangi noktada şirket avukatı aranmalıdır?
      5. Kriz nedeniyle oluşabilecek ani bir kampanya veya işten çıkarma durumunda oluşabilecek protestolara karşı sendika yöneticileri ile kontak kuruldu mu?
      6. Basın toplantısı gerekli mi?
      7. Mağdur olan kişinin (yahut kişilerin) ailesi ile kontak kuruldu mu? Birçok durumda aile fertleri kaza haberini şirket yerine televizyon yada radyodan öğrenmektedirler. Kriz yönetim ekibi, mağdur ailelerin evlerini ziyaret edecek şirketi temsilcisini seçmekte hızlı davranmalıdır.
      8. Çalışma alanının herhangi bir bölgesini yada parçasını kullanıma kapatmak gerekli mi?
      9. Mobil bir ofis veya kriz iletişim merkezi kurmak gerekli mi?
      10. Zararın boyutu ve miktarı nedir?
      11. Şirket için önemli pozisyonlardaki kişilerle kontak kuruldu mu?

    Bu bilgilerin ve prosedürlerin bulunduğu bir kriz yönetim planı hazırlamakla kriz anında en etkili şekilde durum kontrol altına alınır. Kriz anında kaybedilecek en ufak bir zaman şirketin kaderinde önemli bir rol oynar.

    Medya İlişkileri

    Daha önce de bahsedildiği gibi, kriz boyunca bir kişi medya ile görüşme yapmalıdır. Kriz yönetim planında, medya ilişkileri aşağıdaki hususlar doğrultusunda önem taşımalıdır.

      1. Kriz yönetim planında medyadan gelen görüşme isteklerinin halkla ilişkiler direktörüne iletilmesi gerektiği açıkça belirtilmelidir. Medya ile sıkça görüşme yapacak olan halkla ilişkiler direktörü, öncelikle üst yönetimin danışmanlığında şirket adına yapacağı açıklamaları belirlemelidir.
      2. Krizle ilgili gazetelerde, dergilerde ve televizyonlarda çıkan tüm haber kupürleri yada kayıtları toplanmalıdır
      3. Halkla ilişkiler sözcüsü her zaman iki yönlü bir bilgi akışı sağlamaya çalışmalıdır. Bir çok durumda, haberciler, yerel ve özel kuruluşlarla yada rakip şirketlerle irtibat kurmuşlardır. Bu nedenle, sözcü de habercilere konuyla ilgili ne tür bilgiler elde ettiklerini sormalıdır. Bu tür bir yaklaşım uygun olur.
      4. Kriz yönetim planında, basın görüşmesinde şirketle ilgili hangi yazılı belgelerin gösterileceği belirtilmelidir. Bu belgeler şirketin yıllık raporu, üst yönetimin biyografisi, krizin çözümü ve yapısı hakkında açıklamaları içerebilir.
      5. Kriz yönetim planında tüm kriz ekibine ve medyayla görüşen sözcüye tüm demeçlerde ve basın görüşmelerinde her zaman olumlu konuşmaları gerektiği vurgulanmaktadır.
      6. Kriz yönetim planında sözcünün kriz boyunca şirketi etkili biçimde temsil edebilmek için yararlanacağı kaynaklar detaylandırılmalıdır.

    Finansal Ve Yasal Hususlar

    Kriz yönetim planı, şirketin karlılığını ve geleceğini tehlikeye atabilecek ciddi bir terslik olduğunda, şirketin önünde ne gibi seçenekler olduğunu belirtmelidir. Kriz yönetim planının finansal ve yasal bölümü ayrıntılı bir biçimde ele alınmalıdır ve yasal danışmanlar tarafından tasdik edilmelidir.

    Kriz Yönetiminin Lojistiği

    Daha önce de belirtildiği gibi, tüm organizasyonlar kriz yönetim merkezi tahsis etmelidir. Kriz yönetim planında da bu merkezin yerleşimi, nasıl ve kim tarafından kurulacağı açıklanmalıdır.

    Değerlendirme Metodları

    Kriz sonrasında, kriz yönetim ekibi krizin tüm aşamalarını, hem başarılı olanları hem de yetersiz kalanları değerlendirmek isteyecektir. Kimi organizasyonlarda, yöneticiler değerlendirme formlarını doldururlar ve bu formlar ekip tarafından toplanarak, mevcut kriz yönetim planını değiştirmek için değerlendirilir. Daha sonra yeni sayfalar ve öneriler ilgili yöneticilere kriz yönetim planının kopyasına ek olarak gönderilir.

    3.6. Kriz Döneminde Karar Alma

    Kriz şartlarında yetkilerin üst yönetimde yoğunlaşması önerilmekle birlikte, burada amaç tek adam modeli uygulamak değildir. Tersine karar almada ekip çalışmasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulur. Tek kişinin karar almasında yanılabilme ve tehlikeli kararlar alabilme olasılığı yüksektir, ayrıca yaratıcılık yönünden de yeterli olamaz.

    Karar vericinin stres altında bulunması, kararları etkileyerek performansın düşmesine neden olabilir. Krize tehlike gözüyle bakıldığında, psikolojik güvenliğe, işletme içi konuma, statüye, bireyselliğe veya varoluşa yönelik tehdit olarak algılanır ve stres kaynağı olur. Ancak kriz içinde fırsatların da bulunduğu hatırlanırsa stres azaltılabilir.

    Stresin çok yüksek olması durumunda panik, çok düşük olması durumunda ise probleme gereken dikkatin verilmediği gibi bir ortam söz konusudur. Bu nedenle doğru karar alma açısından aşırı stresin yanı sıra, tamamen stresten uzak olmak da istenmeyen bir durumdur.

    Kriz döneminde karar alırken kriz konusunun niteliğine ve kendi tercihlerine bağlı olarak şu karar alma yöntemlerini kullanabilir;

    3.6.1. Stratejik Düşünme Yöntemi

    Stratejik düşünme, kriz şartlarında sezgilere dayalı olarak karar almadır. Kararın ilk aşamasında ekip üyelerinin geçmiş tecrübeleri ve sezgileri pazar araştırmacılarının sunduğu somut verilerle birleştirilerek ortak bir vizyon oluşturulur. İkinci aşamada bu vizyon çerçevesinde işletmenin kriz şartlarındaki temel stratejisi soyut olarak belirlenir. Son olarak bu strateji basamaklar halinde somutlaşarak uygulamaya dönüştürülür. Stratejik düşünme, bir sentez yöntemidir ve bu yöntemde planlamacılar veri sağlayarak stratejik düşünme sürecinde katalizör rolü görürler. Kriz şartlarında karar almada stratejik düşünme yönteminin kullanılması, karar analizi yöntemlerine göre daha az zaman alıcıdır, daha esnektir, yaratıcıdır ve kolay uygulanabilir.

    3.6.2. Beyin Fırtınası Yöntemi

    Yeni mamul geliştirmeden, kalite kontrol çemberlerine kadar pek çok alanda kullanım imkanı olan beyin fırtınası yönteminin kriz şartlarında karar almada kullanılabileceği önerilmektedir. Bu yöntem yönetici bazında bireysel olarak veya grup olarak uygulanabilir. Bireysel uygulamada yönetici kendi kendine olası tüm alternatifleri düşünsel olarak araştırarak karar alır. Grup uygulamasında 6-12 kadar, konunun uzmanı olmayan, düşünceleri biçimlenmemiş kişiler alınır. Grup lideri kriz konusunu üyelere açıklar ve hızlı bir şekilde düşünce üretmelerini ister, bu arada beyin fırtınasının ilkelerini hatırlatır. İlk turda herkes bir fikir ortaya koyar ve ikinci tura geçmeden önce düşüncelerin toparlanması için zaman tanınır. İkinci turda düşünceler biraz daha şekillenir. Kimse bir şey söylemezse geçilir. Düşünce yaratma yönünden yavaşlama görüldüğünde söylenenlerin değerlendirilmesine geçilir. En uygun süre 30-35 dakikadır. Kriz ortamında karar almada hızlı, kolay ve yaratıcı bir yöntemdir.

    3.6.3. DELPHI Yöntemi

    DELPHI yöntemi klasik toplantı yönteminin yetersizliklerine karşın geliştirilmiştir. Klasik toplantı yönetiminin kriz şartlarında kullanılması, karar sürecinin yavaş işlemesi, kriz ekibinde bulunan kişilerin yüz yüze görüşme nedeniyle birbirlerinin kararını etkileyebilecekleri ve dominant bir kişinin psikolojik olarak baskı hissi uyandırabileceği gibi nedenlerle eleştirilmektedir. DELPHI yöntemi, yazılı bir karar alma tekniğidir. Kriz sorununa yönelik cevaplar yazılı anket şeklinde alınır. Ekip lideri koordinatör rolünde cevapları derler. Cevapları yüksek, düşük ve orta olmak üzere üç gruba ayırır. Orta grup genellikle %80, düşük ve yüksek gruplar ise %10’lar civarındadırlar. %20’lik ekstrem (negatif) fikirlerin ilgili kişilere nedeni sorularak mantıklı açıklamalar getirmeleri beklenir. Bu açıklamalar yapılamazsa ekstrem yaklaşımlar elenir. Cevaplamanın ikinci oturumunda, birinci oturumun cevaplarına göre sorular daha spesifik duruma getirilmiştir. Tekrar ekstrem cevaplar elenir. Genellikle altıncı oturumda sonuca ulaşılır. Kriz şartlarında gelecekteki olayları objektif bir şekilde tahmin ederek, doğru karara ulaşmada etkili bir yöntem olduğu öne sürülmektedir.

    3.6.4. Karar Konferansı Yöntemi

    Karar Konferansı Yöntemi, özel olarak kriz sorunu üzerine konsantre olunan bir süreçtir. Kriz ekibine kriz konusuyla ilgili uzmanların alınmasını gerektirir. İş ortamından farklı bir yerde toplanılır. Ekip lideri, konferansa kılavuzluk eder ve yönetir.

    Karar Konferansı Yöntemi’ne göre, kriz şartlarında karar alma aşağıdaki sürece göre gelişir :

    3.7. Kriz Döneminde Personel Yönetimi

    İşletmenin başarısı için müşterilerde istek ve heves yaratılması yoluyla işletmenin ürünlerine olan talebin arttırılması öngörülmelidir. İşletmenin faaliyet sahasında uzmanlaşması, potansiyel müşterilerin ürüne ihtiyacını sağlayarak yeni pazarlar yaratılması ve ürün farklılaşma yolu ile rakipler karşısında avantaj sağlanması gerekmektedir. Piyasadaki yenilikler süratle izlenmelidir. Yeniliklerin uygulanması için yepyeni bir ürün geliştirmek yerine müşterinin istekleri doğrultusunda mevcut ürünlerin güncellenmesi daha doğrudur. Buluşlar çok önemlidir ve desteklenmesi gerekir. Bu nedenle mutlaka ödüllendirilmelidir.

    Kriz dönemi personel politikasının en önemli özelliği, kriz yöneticisi, kriz karar analisti ve kadro üzerindeki değişikliklerdir. Kriz yöneticisi, kriz içinde dağılan bir örgütte işbirliğini yeniden sağlama gibi zor ve önemli bir role sahiptir. Kriz şartlarında uzman olmalıdır. Olağan şartlardan farklı düşünerek, esnek davranabilmesi gerekir. mevcut yönetici işsiz kalma stresiyle paniğe kapılarak yanlış davranabilir. Kriz önemli boyuttaysa mevcut yöneticiyle başarı sağlamak zor olabilir. Bir kriz yöneticisi yada danışmanı atamak daha uygundur. Kriz yöneticisi karar analistinden yardım alabilir. Karar analisti, yönetim bilgi sistemleri vasıtasıyla, çevre analizi ve erken uyarı sistemlerinden gelen bilgileri, çeşitli karar programları kullanarak bilgisayarda değerlendirir. Yöneticiye karar almada yardımcı olacak verileri sunar.

    Kriz dönemi politikasında ilk akla gelen uygulama kadro yapısını küçültmektir. Bu uygulama şekli yaratıcılığı ve motivasyonu öldürücü niteliktedir. İşten çıkarılma korkusu taşıyan kişilerin kriz şartlarında işletmeye verimli bir şekilde katkı sağlamaları beklenemez. Krizden çıkmanın en önemli koşulu, işveren, yönetici, işçi ve hatta müşterinin tam bir dayanışma içinde çözüm yollarını birlikte aramalarıdır. En tehlikeli durum işveren işten çıkarmayı düşünürken, sendikaların genel grev kararı almalarıdır. Kriz döneminde çalışanlar arasında en önemli olgu iş güvencesidir. Özveride bulunması istenen kişilere iş güvencesi vermedikçe hiçbir şey elde edilemez. Bu nedenle Volkswagen’de işten çıkarma yerine çalışma günlerini azaltmak ve buna paralel olarak ücretlerde indirime gitmek yolu uygulanmıştır. General Motors ise kriz olan ülkeden, olmayan ülkeye elemanlarının bir kısmını kaydırma kararı almıştır.

    Zorunlu olarak işten çıkarma uygulanacaksa şu kriterlere dikkat edilmelidir;

    3.8. Kriz Dönemi Stratejileri

    3.8.1. Krizi Önleme İle Değişikliklere Uyum Stratejileri

    Örgütsel krizler, örgütün her bireyini etkiler. Krize karşı örgütün vereceği cevabı bireyler belirlediği ve yönlendirdiği için ilk önce bireysel daha sonra da örgütsel cevap incelenmelidir.

    Örgütsel cevap verme de kısa dönem, orta dönem ve uzun dönem olarak incelenebilir.

    Kısa dönemde örgütün verdiği cevaplardan birisi, daha fazla merkezileşmeye yönelmektir. Kriz zamanında örgüt, çözümler getirecek bir lidere ihtiyaç duyar. Zaman baskısı ne kadar artarsa, karar vermede merkezileşme de o kadar artar.

    Orta dönem cevap verme öğeleri, yöneticilerin karakterleri ve örgüt özellikleri ile ilgilidir. Örgütün krizi çözebilmesi için yöneticiler arasında bir yer değiştirme yapılabilir. Diğer bir önemli cevap ise görevlerin değiştirilmesidir. Örgütün morali yükselir ve çalışanlar krize karşı bir birlik oluştururlar. Memurlar ve yöneticiler stratejik karar verme ve yürütme işini yaparlar.

    Uzun dönemde örgütün değerleri ve amaçları değişebilir. Örneğin örgüt büyümeye ya da küçülmeye önem verebilir. Örgüt toplumun ve çalışanların değerlerine ve ihtiyaçlarına cevap vermek zorunda olabilir. Örgütler, çalışanlarının ihtiyaçlarına cevap vermek zorunda olabilir. Örgütler çalışanlarının ihtiyaçlarını karşılamayı önemli bir amaç olarak görebilirler. Çünkü, örgütün bir sistem olarak varolması buna bağlıdır.

    Krize cevap verirken, örgütün pek çok özelliği değişebilir. Örgütün yapısı da değişebilir. Sorumluluğun dağıtılmasında bir artış ya da üst düzey yönetime bilgi veren memur sayısında bir artış olabilir.

    Uzun dönemde yapılacak bir diğer işlemse; artan deneyim, örgütü gelecekte olabilecek krizlere karşı hazırlar.

    3.8.1.1. Dinamik Planlama Sistemi

    Dinamik planlama sistemi; örgütün pazardaki değişikliklere, kapasite sınırlamalarına, malzeme akışı, personel ve sermaye sorunlarına karşı hazırlık olmasını sağlar.

    Dinamik planlama sistemini oluşturan alt sistemler şunlardır; -çevre analizi, -kaynakların, olanak ve kısıtların değerlendirilmesi, -varsayım ve kriterlerin geliştirilmesi, -amaç ve hedeflerin belirlenmesi, -stratejilerin seçimi, -plan program ve bütçelerin geliştirilmesi ile performans evrimidir.

    3.8.1.2. Sürekli İç ve Dış Çevre Analizi

    Dış çevrede meydana gelen değişiklikler örgüte, bir takım fırsatlar tanıdığı gibi bazı tehlike ve güçlüklerin de kaynağı olabilmektedir. Sistematik bir biçimde yapılan çevresel analizler örgüt; fırsatları önceden öğrenme ve uygun stratejik seçimlerde bulunma imkanına kavuşur. Ayrıca geliştirilen erken uyarı sistemi sayesinde; tehlikeleri zamanında önleyecek veya örgütün avantajına çevirecek stratejiler geliştirilebilir.

    3.8.1.3. Örgüt Geliştirme

    Krizi çözmede kullanılan mekanizmalardan birisi olan örgüt geliştirme; örgütün bir bütün olarak performansını geliştirmek için davranış bilimlerine ait bilgiler kullanarak örgüt üyelerinin inanç, tutum ve davranışlarını değiştiren, dolayısıyla yapı, süreç, kültür ve teknoloji arasındaki ilişkileri düzenleyen planlı bir değişme sürecidir.

    Örgüt geliştirmenin temel amaçları arasında örgüt üyelerinin; daha etkin haberleşmelerini sağlamak; sorunlarını açıkça tartışabilecekleri bir ortam oluşturmak; amaçlarını açık hale getirerek, birbirlerine yardımcı olmalarını sağlamak; duygu, düşünce ve önerilerini birbirleri ile paylaşmalarını sağlayacak bir ortam sayılabilir.

    Örgüt geliştirme süreci; örgütün yapısına, toplumun kültürüne, çözülecek problemin niteliğine ve programı yürütecek olan değişme uzmanlarının özelliklerine göre değişiklikler gösterse de, genel olarak beş safhaya ayrılabilir:

      1. Sorunu Tanımlama
      2. Sorun İçin Çözümler Geliştirme
      3. Harekete Geçme
      4. Faaliyet Planı ve Müdahale
      5. Sonuçları Değerlendirme

     

    3.8.2. Krizden Çıkma Stratejileri

    3.8.2.1. Tasarruf Stratejileri

    Tasarruf stratejileri; çevrede beklenmedik olaylarla karşılaşan ve/veya yönetim açısından sorunları olan örgütlerin stratejileridir. Ayrıca tasarruf stratejileri ekonomik koşulların durgunluk dönemlerinde ve pazarların doyum noktasına geldiği veya geriye gittiği durumlarda uygulanabilir.

    Yöneticilerin başarısızlığı kabullendiği anlamına gelen tasarruf stratejilerini uygulamak zordur. Ancak bazı durumlarda bu stratejileri seçmek zorunlu olabilir. Bu durumlar şunlardır:

    ¾ Örgütün durumu kötüleşmektedir.

    ¾ Diğer stratejiler uygulanmış ama, örgüt amaçlarına ulaşmamıştır. Satışların yükseltilmesi vb. hisse hissedarlarından, müşterilerden ve diğer yakın çevre unsurlarından yoğun baskı gelmektedir.

    ¾ Dış çevre, tehlike sinyalleri vermektedir ve örgüt buna karşı koymakta yetersizdir.

    2. Denge (Süreklilik) Stratejileri

    Eski stratejilerin devamı ve/veya geçmişteki performansın biraz düzeltilmesi anlamına gelen denge stratejilerinin üç temel özelliği vardır. Bunla

    Eski stratejilerin devamı/geçmişteki performansın biraz düzeltilmesi anlamına gelen denge stratejilerinin üç temel özelliği vardır. Bunlar örgüt ;

    ¾ Örgüt aynı veya benzer amaçları izlemeye devam etmekte; geçmişte olduğu gibi yine her yıl aynı oranda büyümesini sürdürmektedir.

    ¾ Ana stratejik kararlar,fonksiyonel yavaş büyümeyi söndürme konusunda yoğunlaşmıştır.

    ¾ Çevresine aynı veya benzeri ürün ve hizmetleri sunmaya devam etmektedir. (Ürün ve hizmetlerin üretim ve pazarlamasında sadece gerekli değişiklikleri yapmaktadır.)

    Örgütlerin denge stratejilerini seçme nedenleri ise şunlardır;

    ¾ Örgütün kendini başarılı görmesi ve biraz geliştirerek devam ettirmeyi yeterli görmesi,

    ¾ Yöneticilerin risklerini arttırmak istememeleri (çünkü biraz geliştirerek devam ettirmeyi yeterli görmesi);

    ¾ Dış çevrenin kararlı, az değişir olması;

    ¾ Örgütün saldırgan büyüme stratejilerini uygulamak için yeterli finansal ve beşeri kaynağa sahip olmaması,

    ¾ Sanayi kolundaki değişmelerden örgütün haberdar olmaması ve bu nedenle de kendini, herhangi bir değişiklik yapma zorunluluğunda hissetmemesi;

    ¾ Mamulün hayat eğrisinin ilk safhasında bulunması, bu nedenle de Pazar payını belli oranda arttırmaya ve korumaya öncelik tanımasıdır.

    Denge stratejilerini, alt stratejilerini dört grupta inceleyebiliriz Bunlar:

    ¾ Yavaş Büyüme Stratejileri,

    ¾ Kar veya Harmanlama Stratejileri

    ¾ Fasılalı Durgun Büyüme stratejileridir.

    Saldırgan Büyüme Stratejileri

    İşletme İçi Büyüme Stratejileri

    Derinliğine-Yoğun Büyüme

    Pazara derinliğine girme

    Satışları yeni coğrafi Mıntıkalarda Arttırma

    Ürün Geliştirme

    Diken Tamlaşma.

    Çeşitlenme

    Bir Yerde çeşitlenme

    Değişik İşlerde çeşitlenmesi İşletme

    Birleşme Stratejiler

    Satın alma Stratejisi.

    İşbirliği Stratejisi

    Ortak Yatırım (Joint Venture):

    Satış Yetkisi

    3.9. Ekonomik Kriz Döneminde Stratejik Pazarlama Yönetimi

    Her zaman işletmeye önemli kaynaklar sağlayan müşteriler bu dönemde satın almaları konusunda çok da istekli değillerdir. Onların taleplerini canlı tutabilmek için yeni stratejilere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu dönemde ücretler, ürünler ve hizmetler, fiyatlar ve yaşam tarzı ile ilgili beklentiler ve düşünceler değişmekte, tutum ve davranışlarda değişiklikler ortaya çıkmaktadır.

    Potansiyel müşterileri kazanma ve mevcut müşterileri elinde tutma performansını geliştirmek, aynı zamanda karlı müşterilere odaklanmak ve müşteriye ulaşma, satış, pazarlama ve satış sonrası hizmetler gibi müşteri ile ilgili bütün faaliyetlerin etkinliğini arttırmaktadır.

    Bu amaçla oluşturulabilecek yaklaşımları şöyle sıralayabiliriz:

    ¾ Mevcut pazarda yeni müşteriler yaratmak,

    ¾ Yeni ürünler çıkarmak,

    ¾ Yeni şirketler satın almak ya da birleşmelere gitmek,

    ¾ Müşteri portföyünü genişleterek satışları arttırmak

    Kriz dönemlerinde müşterilerin beklentileri daha ucuz ve fonksiyonel ürünlerdir. Bu şekilde çeşitlendirme ile, ucuz ve ekonomik ambalajlı malların pazara sürülmesiyle yeni pazarlara girilmesi mümkün olabilir.

    Fiyatları mümkün olduğunca aşağıya çekerek yeni bir fiyat düzeyinin oluşturulması, kredili satışların yaygınlaşması bu dönemin belirgin özelliklerindendir. Esnek üretim planlaması uygulanarak, sıfır stoklu üretim sistemi ile çalışma yoluna gidilebilir.

    Bir çok işletme tarafından il kesintiye uğrayan tutundurma karar yaklaşımı yerine ürünü yeniden pazarlama faaliyetine ağırlık verilmelidir. Dağıtım kanallarında izlenilecek stratejiler maliyet avantajının elde edilmesinde önemli bir araç olarak değerlendirilmelidir. Bütün stratejik kararları oluştururken unutulmaması gereken kriz, sonrası ortaya çıkacak yeni Pazar fırsatları ile genişleyen pazar hacminin varlığıdır. Bu dönemi etkili değerlendirebilmek için stratejilerde kriz dönemlerinde küçülme yaklaşımı yerine müşteri beklentilerine yönelik politikaların oluşturulmasıdır.

    3.10. Kriz Döneminde İşletme Stratejileri

    Stratejik yönetim, rekabeti ve politik çıkar gruplarını göz önüne alarak en optimal Pazar pozisyonuna ulaşmak için, karmaşık bir ilgi grubunu dikkate alır [Müşteriler (alıcı ve tüketiciler), rakipler, devlet ve yerel yönetimler, anamalcılar (yatırımcı ve krediciler), girişimciler] .

    Yukarıda saydığımız gruplarla birlikte kriz yönetimi, genel toplum üyelerini, azınlıkları ve dezavantajlı grupları ve en önemlisi doğayı da göz önünde bulundurur. Stratejik yönetim, çıkar gruplarını incelerken finansal, teknolojik, rekabet unsuru, kanunsal ve politik karakterlere daha fazla eğilim gösterir. Kriz yönetimi, bu karakterlere hissi, ekolojik, sosyal, ahlaksal, tıbbi, ruhsal, moral, estetiksel, psikolojik ve varoluş prensiplerini de ekler. Kriz yönetiminde de, stratejik yönetimde de planlama daimi bir süreçtir ve planlamanın gerçek amacı, şimdi ve gelecekte karşılaşılacak kritik durumların sistematik düşünceyle başarıyla atlatılacağı anlayışıdır.

    İşletmeler kriz dönemlerinde bile karlı büyüme stratejileri sürdürmelidirler. Kriz dönemlerinde ayakta kalabilecekleri hatta krizden güçlenerek çıkarılacakları bir strateji oluşturmalarıdır.

    3.10.1. Kriz Dönemlerinde Uygulanması Önerilen Stratejiler

      1. Kriz sadece korunulacak bir şey değildir aynı zamanda bir fırsat da doğurabileceği unutulmamalıdır.
      2. Rekabet stratejileri iyi belirlenmelidir.
      3. Stratejik rekabette güçlü olunan alanlar iyi analiz edlmelidir.
      4. Uluslararası pazarlamanın krizden korunmak için en iyi araçlardan birisi olduğu unutulmamalıdır.
      5. Uluslararası stratejik birleşmeler uluslararasılaşmanın en uygun yollarından birisidir.
      6. İşletme içi tasarruflara önem verilmelidir.
      7. Kısa vadede geri dönüşümü yüksek alanlara öncelik verilmelidir.
      8. İşletme çalışanları krize karşı iyi motive edilmelidir.
      9. Rakipler ve pazardaki değişmeler anında izlenmeli bunun içinde araştırma faaliyetleri sürdürülmelidir.
      10. Müşteri memnuniyeti bu dönemde de işletmenin temel felsefesi olarak kabul edilmeli ve özen gösterilmelidir.
      11. Uzun ve vadeli yatırımlardan kaçınılmalıdır.
      12. Reklam ve tanıtım faaliyetlerini kısarak arka plana itmenin aksine reklam ve tanıtıma daha fazla önem verilmelidir.
      13. Tasarruf amaçlarıyla ucuz iş gücüne yönelmek yerine, kaliteli ve nitelikli iş gücünün her zaman daha ucuza geldiği unutulmamalıdır.
      14. Savunma stratejileri iyi oluşturulmalıdır.
      15. Kriz dönemlerinde üretimi düşürmek yerine maliyetleri düşürme yoluna gidilmelidir.
      16. Satış öncelikli yerine nakit öncelikli çalışılmalıdır.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    4. BÖLÜM

    KRİZ SONRASI İŞLETME YÖNETİMİ

    4.1 Kriz Sonrası Durum Analizi Yapmak

    Kriz sonrası yapılacak ilk iş durum analizine yönelik bir toplantı düzenlemektir. Bu toplantının gündeminde genel olarak işletmenin kriz sonrası faaliyet ölçeğini ve amacını belirlemek yer alır. Kriz boyunca ekip yorucu bir tecrübe geçirmiştir. Bazıları bundan büyük yararlar sağlamışlardır. Gerginlik anında sakin kalabildiklerini ve etkin olabildiklerini görmüşlerdir. Zorluğa göğüs gerip onu yenmenin verdiği huzur içindedirler. Başarılı olan meslektaşlarına karşı saygıları ve hayranlıkları artmıştır. Ekiple daha fazla kaynaştıklarını hissetmektedirler. Bu doğrultuda krizin çalışanlar üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerinin saptanması ve olumsuz etkenlerin ortadan kaldırılması için çalışmalar yapılmalıdır.

    4.1.1. Krizin Olumlu Etkilerinin Saptanması

    Kriz öncesi yönetim yapısına dönerken, öncelikle kriz aşamasında aktif rol almış kişilere “teşekkür” edilmelidir. Bunu genel olarak belirtmektense her birinin yaptığı işe ayrı ayrı değinmek gerekir. Bunun için, “Harika bir iş başardın,” gibi yazılı bir mesaj göndermek yeterli değildir. İlgili kişiye iletilecek mesaja “şubelerle telefon bağlantılı bir konferans önerip hazırlıkları kolaylaştırdınız, tartışmalar için çizelge hazırlayıp konferansın geçekleşmesi için gereken ortamı sağlayarak büyük katkılarda bulundunuz,” gibi bir ifadeyle birkaç somut ayrıntı eklemek daha yerinde olacaktır.

    Övgüden önce dikkat edilecek belirgin nokta, kimin ne yaptığını iyi bilmektir. Krizin bir bölümünün hallinde birçok kişi katkıda bulunmuşsa her birinin çabasının takdir edilmesi gerekir. Ödüllendirmeyi gerçekten hak etmiş birini atlatmaktansa fazla kişiyi övmek daha olumludur. Yönetici görevini başarıyla yürütmüşse, grup içindeki durumu güçlenmiştir. Yönetici, gösterdiği başarıdan dolayı kendisine saygısı artmış olan elemanları da bir köşeye not etmelidir. Grubu harekete geçirmek gerektiğinde bu kişiler üzerindeki nüfuzunu kullanabilir.

    4.1.2. Krizin Olumsuz Etkilerinin Giderilmesi

    Kriz sonrası olumsuz etkilerin olması kaçınılmaz bir gerçektir. Bunların çoğu da problem kişilerin davranışlarından filizlenir. Diğer tepkiler ise zorlu olayların getirdiği gerginliğe bağlanabilir.

    Kriz sonrası davranışların bazıları şunlardır :

    4.2. Krizin Sonrası Olumsuz Etkilerin Giderilmesi

    Krizin yarattığı olumsuz etkilerin giderilip kuruluşu tekrar harekete geçirmenin üç ana kuralı vardır :

      1. Verimli çalışmayı engelleyen etkenleri ortadan kaldırmak.
      2. Kriz süreci içindeki kişisel çalışmayı tartmak için yapıcı eleştiri yöntemini kullanmak.
      3. Kuruluşun hedeflerini yeniden ve eskisinden daha yüksek olarak belirlemek.

    4.2.1. Heves kırıcı etkenlerin giderilmesi

    Her işte, işgücünü yıpratıcı bazı yapısal etkenler vardır. Bunların etkisiz hale getirilmesi veya tamamen ortadan kaldırılması bir yöneticinin sürekli görevlerindendir. Kriz sonrası bu etkenlerin yarattığı durum daha da zararlı olur.Kriz sonrası ekibin toparlanmasında olumsuz etki yapan bir takım hususlar ve bunların giderilmesi için öneriler aşağıdaki gibidir ;

    · Disiplinde gevşeme. Krizlerin doğurduğu “Ne fark eder ki!” yaklaşımı, önlem alınmazsa giderek tüm kural ve talimatlara karşı genel bir hoşnutsuzluk yaratabilir. Kurallar düzensiz olarak uygulanır, bazen tümüyle çiğnenir. Kuralların ve yönetmeliklerin yeni baştan incelenmesi gerekebilir. Bazıları yetersiz ve modası geçmiş olabilir. Gereken yerlerde değişiklik yaptıktan sonra, bu kuralların ölçülü fakat eksiksiz olarak uygulanacağının herkese bildirilmesi gerekir.

    4.2.2. Yapıcı eleştiri

    Yönetici, kriz boyunca yapılan çalışmaları izledikten sonra kişilerle bu konuda tartışmaya hazırdır. Buna fazla istekli olmayabilir. Aslında grup olarak zorlu, sıkıntılı günler atlattıktan sonra, gerek personel gerekse yönetici tüm olanları unutma eğilimi gösterir. Ancak, bu eleştiri aşaması, en az üç nedenden dolayı önem taşır :

    4.3. Kriz Sonrası Faaliyet Ölçeğini Belirlemek

    Kriz sonrası faaliyet ölçeğini belirlemek için, öncelikle işletmenin içinde bulunduğu durum analiz edilmelidir. Maliyet muhasebesi sistemine göre maliyetler düzenlenerek, finansal yapı ve karlılık düzeyi ortaya konmalıdır. Bu durum doğrultusunda işletmenin yeni faaliyet ölçeği belirlenmelidir. Varlığı koruma, küçülme, büyüme, faaliyet konusunu değiştirme, ortaklığa girme gibi çeşitli yöntemlerden hangisinin tercih edileceği kararlaştırılarak, uygulamaya geçilmelidir.

    4.4. Kriz Sonrası Yeni Amaç Belirlemek

    En verimli zamanlarda bile hedeflere bağlı olarak çalışmalarını sağlamak zordur. Günlük alışılmış çalışmaya kapılarak belirlenen hedefleri unutma eğilimi yaygındır. Yerini koruma ve süreklilik sağlama büyük önem kazanır. Daha önce belirtilen faaliyet ölçeğinin belirlenmesinden sonra, ölçek doğrultusunda işletmenin amacı belirlenmelidir. Amaç, genel çizgileriyle sonuçlara yönelik olmalıdır. ilk aşamada çok ayrıntılara inerek zaman kaybetmeye gerek yoktur. belirlenen amaçlar, düzenli aralıklarla gözden geçirilerek revize edilip uygulanacaktır. İzleyen zaman dilimlerinde amaçların alt basamakları kademeli olarak zorlaşacak şekilde oluşturulmalıdır.

    Karşılıklı güveni sarsıcı bir kriz döneminden sonra, önceden belirlenen hedefleri daraltmak sık rastlanan bir tutumdur. İyimserlik azalır. Bir zamanlar gerçekleşmesi mümkün gibi görünen hedefler, imkansız gibi sayılır. Yöneticiler hedeflerinin bazılarını katı bir biçimde terk ederken bazılarını da iyice küçültürler.

    Bu son derece yanlış ve zararlı bir tutum olabilir. Yönetici gerçi iyi niyetle hareket ettiğini zannederek, elemanlarına yeniden başarı duygusunu tattırarak morallerini yükseltmek istemektedir. Bunun en basit şekli de, bu yolda aşılacak engelleri kolaylaştırmak gibi görünmektedir.

    Hedeflerin zorluk dereceleri kademeli olarak artırılmalı, gerçekleşmeleri giderek uzun vadede ve daha fazla çaba gerektirecek şekilde planlanmalıdır. Uzun vadeli hedefler, varılması zor ve uzak gibi görülebilirler. Bu yüzden yapılacak şey, ana hedefe yönelik alt hedefler saptama olmalıdır. bir sonraki hedef, üstünde çalışmakta olandan gerçekçi ölçüler içinde daha yüksek olmalıdır. Kademeli olarak yükseltilen alt hedefler koymanın sağladığı verimlilik sanayi psikoloğu ve şirket yöneticisi Alfred J. Marrow tarafından açıklanmaktadır. Marrow, çalışanları iki gruba ayırır. Birinci gruba 12 hafta içinde gerçekleştirmek üzere tek bir hedef gösterilir. 14 hafta sonra grubun bunun ancak %66’sını yapabildiği saptanmıştır. İkinci gruba, her biri bir öncekinden biraz yüksek, haftalık hedefler verilmiştir. Bu grubun öngörülen zaman içinde verilen ana hedefe varabildiği görülmüştür. Daha yüksek fakat gerçekçi hedeflere doğru yönelmek, geçmiş hakkında endişe duyanları geleceğe bakmaya zorlar. Kuruluş gelişen, süreklilik gösteren, zorlu bir dönem atlatıldıktan sonra büyüme ve karlılık yönünden daha büyük olanaklar sağlayacak bir kurum olarak kabul edilmelidir. Personel, başarısızlığa değil başarıya doğru yöneltilmelidir. Bu tutum başka bir şey daha kazandırır. Yöneticinin liderliği olumlu ve

    etkili şekilde güçlenir. Daha yüksek hedefler koyarak ekibine olan güvenini belirten ve bu hedeflere ulaşmak için personelle beraber çalışan yönetici, güvenilebilecek bir lider olduğunu kanıtlar.

     

     

    SONUÇ

    Kriz genel olarak beklenmedik zamanda olan ve işletmeyi hızlı cevap vermeye ve yönetim yapısını değiştirmeye zorlayan bir durumdur.

    Kriz yönetimi, kriz olmadan önce krize karşı önlem alma, kriz anında krizden en az zararla ve en kısa zamanda kurtulmaya çalışma ve krizden sonra da işletmeyi eski yapısına döndürme yada gelişen koşullara ayak uydurma çalışmalarını içerir.

    İşletmeler krize karşı, krizin gelmekte olduğunu anlayabilen ve krizleri fırsat olarak değerlendirebilen bir yönetim yapısı hazırlamalıdırlar. Bu dönemde planlı davranışlar avantajlıdır. Öte yandan, işletmelerin örgütsel yapılarını değiştirerek krizden çıkışa yönelik esnek ve organik bir yapı hazırlamaları, erken uyarı sistemlerini geliştirmeleri gerekir.

    Kriz durumunda yapılacak ilk iş krizin boyutunu belirleyerek analizini yapmaktır. İkinci olarak kriz yönetim planı hazırlanmalıdır. Bu dönemde gerektiğinde uzman bir danışmandan yardım almak faydalı olabilir. Kriz dönemlerinde çalışanların herbirini dikkatle inceleyip, hepsine gerektiği gibi davranmak gereklidir. Aksi halde, kimileri krizden fırsat bilip durumu kendi avantajına kullanmak isteyebilir ya da krizden olumsuz etkilenip işinden uzaklaşabilir. Kriz fark edildiği anda krize yönelik iletişimin de başlatılması gerekir. Bu durumda halkla ilişkiler çok önem kazanmaktadır.

    Krizi dönemi bittiğinde, ilk olarak durum analizi yapılır, krizin olumsuz etkileri belirlenir ve bu etkiler kaldırılmaya çalışılır. İşletmenin faaliyet ölçeği ve hedefleri belirlenir. Son olarak da kriz nedeniyle geçilen merkezi yapılanmadan uzaklaşarak, diğer kriz öncesi şartlara dönülmelidir.

     

     

     

     

     

    YARARLANILAN KAYNAKLAR

    BARTON Laurence, Crisis in Organizations, University of Nevada, Las Vegas, 1992.

    CAN Esin Nesrin, Kriz Dönemlerinde İşletme Stratejileri, Marmara Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1994.

    CLUTTERBUCK Richard, İnternational Crisis and Conflict, St.Martin’s Press, 1993.

    DİNÇER Ömer, Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, Beta Yayınevi, 5. Baskı, İstanbul, 1998.

    EREN Erol, Yönetim ve Organizasyon, Beta Yayınları, İstanbul, 1998.

    ERKMENOL Adnan, Yönetim ve Organizasyon Yayınlanmamış Ders Notları, 1998.

    LAGADEC Patric, Preventing Chaus in a Crisis, Mc Graw Hill, London, 1993.

    TACK Philip B., Kriz Zamanı Yönetim, İlgi Yayıncılık, İstanbul, 1994.

    TÜZ Melek Vergiliel, Kriz dönemlerinde İşletme Yönetimi, Ekin Yayınevi, Bursa, 1996.

    MİTROFF I. Ian, PEARSON M. Christine, Crisis Management, Jossey-Bass Publishers, 1993.

    GOTTSCHALK A. Jack, Crisis Response, Visible Ink Press, 1993.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    İÇİNDEKİLER

    Sayfa No:

    GİRİŞ *

    1. BÖLÜM *

    KRİZ *

    1.1.Örgüt İle Çevre İlişkilerinin Tanımlanması *

    1.1.1. Tutucu Yönetim (Durgun Çevre ve Düşük Uyum) *

    1.1.2. Tepkisel Yönetim (Değişken Çevre ve Düşük Uyum) *

    1.1.3. Tatmin Edici Yönetim (Durgun Çevre ve Yüksek Uyum) *

    1.1.4. Tahmin Edici Yönetim (Değişken Çevre ve Yüksek Uyum) *

    1.2. Stratejik Açıklık *

    1.2.1. Eksik veya Yanlış Çevre Analizi *

    1.2.2. Örgütsel Esneklik *

    12.3. Yetersiz Çevre Desteği *

    1.2.4. Kaynakların Yeterli ve Uygun Olmaması *

    1.2.5. Açık Sistem Karmaşasının Aşırı Basitleştirilmesi *

    1.2.6. Değişim Sinyallerinin Önemsenmemesi *

    1.3. Krizin Tanımı Ve Özellikleri *

    1.4. Kriz Türleri *

    1.4.1 Ürün Krizleri (Product Crises) *

    1.4.2. Kazalardan Doğan Krizler *

    1.4.3. İşçi-İşveren Uyuşmazlıklarının Neden Olduğu Krizler *

    1.4.4. Finansal Zorlukları Ekonomik Koşulların Yarattığı Krizler *

    1.4.5. Rehine Krizleri *

    1.5. Krizin Kaynakları *

    1.5.1. Dış Çevre Faktörleri *

    1.5.2. Örgüt İçi Faktörler Ve Başarısız Yönetim *

    1.5.3. Krizin Ortaya Çıkmasında İç Ve Dış Çevre Etkileşimi *

    1.6. Kriz Sürecinin Safhaları Ve Sonuçları *

    1.6.1. Krizin Oluşma Safhaları *

    1.7. Krizin Sonuçları *

    2. BÖLÜM *

    KRİZDEN KAÇINMADA KULLANILACAK YÖNETEMLER *

    2.1 Krize Karşı Planlama *

    2.2. Kriz Öncesi Organizasyonel Değişim *

    2.2.1. Değişim Mühendisliğinden Yararlanmak *

    2.2.2. Esnek ve Organik Örgüt Yapısı Oluşturmak *

    2.2.3. Yeni Organizasyon Modellerine Geçiş Sağlamak *

    2.2.3.1. Toplam Kalite Organizasyonları *

    2.2.3.2. Öğrenen Organizasyonlar *

    2.2.3.3. Sürekli Gelişen Organizasyonlar *

    2.3. Krizi Sezme Yöntemleri *

    2.3.1. Erken Uyarı Sistemi *

    2.3.2. Sürekli İç ve Dış Çevre Analizi *

    2.4. Kriz Yönetim Ekibinin Oluşturulması *

    3. BÖLÜM *

    KRİZ ANINDA İŞLETME YÖNETİMİ *

    3.1. Kriz Yönetimi Tanımı Ve Süreci *

    2. Krize Hazırlık ve Korunma *

    3. Krizin Denetim Altına Alınması *

    3.2. Kriz Yönetimi Yaklaşımları *

    3.2.1. Krizden Kaçma Yaklaşımı *

    3.2.2. Krizi Çözme Yaklaşımı *

    3.3. Krizin Boyutlarını Belirlemek *

    3.4. Kriz Yönetim Stratejisi *

    3.5 Kriz Yönetim Planı Oluşturmak *

    3.6. Kriz Döneminde Karar Alma *

    3.6.1. Stratejik Düşünme Yöntemi *

    3.6.2. Beyin Fırtınası Yöntemi *

    3.6.3. DELPHI Yöntemi *

    3.6.4. Karar Konferansı Yöntemi *

    3.7. Kriz Döneminde Personel Yönetimi *

    3.8. Kriz Dönemi Stratejileri *

    3.8.1. Krizi Önleme İle Değişikliklere Uyum Stratejileri *

    3.8.1.1. Dinamik Planlama Sistemi *

    3.8.1.2. Sürekli İç ve Dış Çevre Analizi *

    3.8.1.3. Örgüt Geliştirme *

    3.8.2. Krizden Çıkma Stratejileri *

    3.8.2.1. Tasarruf Stratejileri *

    3.9. Ekonomik Kriz Döneminde Stratejik Pazarlama Yönetimi *

    3.10. Kriz Döneminde İşletme Stratejileri *

    3.10.1. Kriz Dönemlerinde Uygulanması Önerilen Stratejiler *

    4. BÖLÜM *

    KRİZ SONRASI İŞLETME YÖNETİMİ *

    4.1 Kriz Sonrası Durum Analizi Yapmak *

    4.1.1. Krizin Olumlu Etkilerinin Saptanması *

    4.1.2. Krizin Olumsuz Etkilerinin Giderilmesi *

    4.2. Krizin Sonrası Olumsuz Etkilerin Giderilmesi *

    4.2.1. Heves kırıcı etkenlerin giderilmesi *

    4.2.2. Yapıcı eleştiri *

    4.3. Kriz Sonrası Faaliyet Ölçeğini Belirlemek *

    4.4. Kriz Sonrası Yeni Amaç Belirlemek *

    SONUÇ *

    YARARLANILAN KAYNAKLAR *

    İÇİNDEKİLER *

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    T.C.

    MARMARA ÜNİVERSİTESİ

    SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

    İŞLETME ANABİLİM DALI

     

    YÖNETİM VE ORGANİZASYON YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

     

     

     

     

     

     

     

     

    ÇAĞDAŞ ORGANİZASYON TEKNİKLERİ

    DOÇ. DR. GÖKSEL ATAMAN

     

     

     

     

     

     

     

     

    HAZIRLAYANLAR

    BANU TALUKAN – A. KADİR AKTURAN

    2000